Sadakatsizlik Manevi Tazminat
Sadakatsizlik Manevi Tazminat Belirlenmesi
Öte yandan, yeri gelmişken, olası kastla hareket etme üzerinde durulmasında da yarar vardır. Olası kast, mağdurun zarar görmesini göze alarak ancak bunu özellikle istemeden hareken gerçekleştirme olarak tanımlanabilir. Evli olduğunu bildiği bir kişiyle ilişkiye giren üçüncü kişi, aldatılan eşin zarara uğrayacağını biliyor ve bunu istememekle birlikte göze alıyorsa olası kastla hareket etmiş kabul edilir. Olası kast, TBK'nun 49/2. maddesi anlamında sorumluluğu doğurmaya yeterli değildir. Burada aranan kast, açıkça doğrudan kasttır. Dolayısıyla bu madde uyarınca sorumluluğun kabul edilebilmesi için salt ilişki içinde olma yeterli değildir. Bunun yanında aldatılan kadının açıkça hedef alındığını, onun zararının bilerek istendiğini gösterir iz ve işaretlerin bulunması ve ispatlanması da aranır. Dördüncü olarak, aldatılan eş, üçüncü kişinin müteselsil sorumluluk ilkesi uyarınca manevi tazminatla sorumlu tutulmasını isteyebilir. TBK' nun 61. maddesine göre, birden fazla kişi birlikte bir zarara yol açmaları veya aynı zarardan çeşitli sebeplerle sorumlu olmaları durumunda müteselsilen sorumlu olurlar. Bu madde uyarınca aldatma fiiline iştirak eden üçüncü kişinin zarardan sorumlu tutulabilmesi için, fiilinin hukuka aykırı olması gerekir. Eğer üçüncü kişinin fiili, haksız fiil olarak nitelenebiliyorsa; aldatan eşle birlikte TBK’nun 61. maddesi çerçevesinde müteselsilen sorumlu olur Aksi halde üçüncü kişinin sadece aldatma fiiline iştirak etmesi nedeniyle sorumlu tutulabilmesi mümkün değildir. Beşinci ve nihai olarak şu ifade edilmelidir ki, az önce açıklanan hukuksal sebeplerden birinin varit olduğu ve aldatma fiiline iştirak eden üçüncü kişiden tazminat istenebileceği kabul edilse bile, bu istemin iyi niyet ilkesi çerçevesinde kalması gerekir. Bu bağlamda, yaşanan aldatma olayından sonra, eşinden boşanmak bir yana; ondan tazminat bile istemeyen kişinin, uğradığı manevi zarardan sadece üçüncü kişiyi sorumlu tutması, ne iyi niyet ilkesi ile ne de hakkaniyet duygusuyla bağdaşır nitelikte kabul edilebilir. | Sadakatsizlik Manevi Tazminat Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa, gerek telefon kayıtlarından gerekse tanık anlatımlarından, davanın tarafı olmayan eş ile davalının evlilik dışı ilişki yaşadıkları, bu ilişkinin, davacının çocuklarının babalarına ait telefon kayıtlarına bakmaları sonucunda açığa çıktığı sabittir. Ne var ki, bu ilişkinin davacıyı rencide edecek şekilde davranışlarla birlikte yaşandığı veya davacıya kasten zarar verme saiki ile hareket edildiği hususu iddia ve ispat edilememiştir. Az yukarıda açıklandığı üzere bu tür eylemlerden kaynaklanan sorumluluk aldatmalı boşanma davaları için olası kast da dairemizce yeterli görülmemiştir. | Sadakatsizlik Manevi TazminatSadakatsizlik Manevi Tazminat | Sıkça Sorulan Sorular
BOŞANMADA DAVALI ERKEĞİN TAM KUSURLU OLMASI
Mahkemece boşanma kararı verildiğini bilen davalının, sosyal-kültürel durumu da gözetilerek kararın kesinleşmesini beklemesi gerektiği bilincinde olmaksızın kendisine yeni bir hayat kurmaya çalışmasının sadakatsizlik olarak değerlendirilemeyeceği sonuç ve vicdani kanaati ile tarafların ve toplumun evlilik birliğinden beklediği herhangi bir menfaatin kalmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına kararı verilmiş ise de; toplanan delillerden, davalı erkeğin feragat tarihinden sonra başka bir kadınla yaşamaya başladığı ve sadakatsiz olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda davalı erkek tam kusurludur. Gerçekleşen kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı niteliğini taşımaktadır. Kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2 koşulları oluşmuştur. O halde davacı kadın lehine Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi gereğince tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusurun ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi gözetilerek (TMK m.4, TBK m.50, m.52) uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdiri gerekirken, yazılı gerekçeyle reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA,
KADIN YARARINA HÜKMOLUNAN MANEVİ TAZMİNATIN AZ OLDUĞU
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne, kişilik haklarına, özellikle aile bütünlüğüne yapılan saldırının ağırlığına, manevi tazminat isteyenin boşanmaya yol açan olaylarda ağır ya da eşit kusurlu olmadığının anlaşılmasına nazaran davacı kadın yararına hükmolunan manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile, Türk Borçlar Kanununun 52. ve 58. maddeleri nazara alınarak daha uygun miktarda manevi tazminat(TMK m. 174/2) takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz ilam harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna 136.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatıran davacıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.
MANEVİ TAZMİNAT DAVASI
Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminatistemine ilişkindir. Eldeki davada mahkemece davalının açıklanan şekilde gerçekleşen eyleminden sorumlu olduğunun kabulünde bir isabetsizlik yok ise de; dava tarihinden sonraki bir tarihte davacı ve eşi arasındaki boşanma davasında verilen karar ile eşinin davacıya dava konusu haksız eylem nedeniyle TL manevi tazminat ödediği hususunun hüküm altına alındığı anlaşıldığına göre, davalı ile dava dışı eşin birlikte sebep oldukları zarar nedeni ile müteselsilen sorumlu oldukları, borcun müteselsil borçlulardan dava dışı eş tarafından ödenmesinin davalının sorumluluğunu ortadan kaldırdığı, bu durumda davanın konusunun kalmadığı dikkate alınıp Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ne var ki Özel Dairenin bozma ilamında davanın konusu kalmadığından reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiş ise de dava konusu borç eldeki davanın açıldığı tarihten sonra ödenmek suretiyle sona ermiş ve bu nedenle dava konusuz kalmış olduğundan mahkemece konusuz kalan davanın reddine değil, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmelidir.
SADAKATSİZLİK EYLEMİ NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI
Mahkemece davacı tarafından açılan boşanma davası davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği belirtilerek kabul edilmiş ise de, davacının, davalının sadakatsizlik eylemine rıza göstermiş olduğu gerekçesiyle davacının tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, her ne kadar davacı dava açılmadan önce davalı erkeğin başkasıyla yaşamasına rıza göstermiş ise de; davacı kadının davalı erkeğe boşanma davası açmakla rızasının ortadan kalktığı ve davalı erkeğin dava tarihi itibariyle de halen başkasıyla gayrı resmi olarak yaşamaya devam ederek sadakatsizlik eylemini de sürdürmekte olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu olaylara göre boşanmaya neden olan olaylarda davalı erkeğin tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyle iken kadının erkeğin sadakatsizliğine rıza gösterdiğinden bahisle davacı kadının maddi ve manevi tazminat (T.M.K. m. 174/1-2) isteklerinin reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi
KADININ BOŞANMAYA NEDEN OLAN OLAYLARDA AĞIR KUSURLU OLMADIĞI
Mahkemece, taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davacı erkeğin sadakatsiz olduğu, eşine hakaret ettiği, ölümle tehdit ettiği, davalı kadının ise sadakatsizlik boyutuna varmayan güven sarsıcı davranışlarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre davacı erkeğin davalı kadına oranla "daha fazla" kusurlu olduğunun kabulü gerekirken tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen davalı kadın yararına Türk Medeni Kanununun 174. maddesinin (1.) ve (2.) fıkrası gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, bu isteklerin reddi doğru bulunmamıştır.
Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere davalı kadının boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurlu olmadığı, herhangi bir geliri ve mal varlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde davalı kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına (TMK m. 175) hükmedilmesi gerekirken isteğin reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.