Boşanma, evlilik birliğinin sona erdirilmesi için mahkeme kararı gerektiren ve Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) detaylı bir şekilde ele alınan bir süreçtir. Bu süreç içerisinde, evlenmeden önce eşe yalan söylenmesi, evliliğin temelinden sarsılmasına neden olabilecek ciddi bir gerekçe olarak değerlendirilebilir. Yalan, özellikle eşin geçmişi, sağlık durumu, mal varlığı gibi temel konuları kapsadığında, evliliğin iptaline veya boşanmaya yol açabilir.
Evliliği Temelinden Sarsacak Dereceli Yalanlar Nelerdir?
Evlenmeden önce eşe yalan söylenmesi, TMK’nın 161 ve devamı maddeleri kapsamında ele alınabilir ve bu tür durumlar genellikle genel boşanma sebepleri arasında değerlendirilir. Ancak, somut olayın özelliklerine bağlı olarak özel boşanma nedenleri de gündeme gelebilir. Eşe yalan söylenmesi, evliliğin iptali için de geçerli bir neden teşkil edebilir. Yanılma ve aldatma durumları, evliliğin nispi butlanı (iptali) için dayanak oluşturabilir ve bu, evliliğin başlangıcından itibaren belirli bir süre içerisinde mahkemeye taşınmalıdır.
Evlilik İptal Olur Mu?
Evliliğin iptali veya boşanma sürecinde, yalan söylemenin etkisi, evlilik birliğini temelinden sarsacak derecede olmalıdır. Yargıtay örneklerinde de görüldüğü gibi, eşin bakire olmadığını belirten durumlar veya eşin aslında yüksek öğrenim görmediği ancak öyle olduğunu iddia etmesi gibi durumlar, evliliğin iptaline yol açabilecek ciddi yalanlar arasında yer alır.
Yargıtay ve hukuk doktrini, evlenmeden önce söylenen yalanların, evlilik birliğini sarsabileceğini kabul etmektedir. Bu, hem evliliğin sağlam temeller üzerine kurulması gerekliliğini hem de karşılıklı güvenin evlilik için ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Eşlerden birinin, evlenme iradesini olumsuz yönde etkileyebilecek yalanlar söylemesi, evlilik akdinin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmediğini gösterir.
Bakire Olmamak Boşanma Nedeni Mi?
Yargıtay’ın verdiği kararlar, evlilik öncesinde bakireliğin durumunun açıklanması ve bunun evlilik birliği üzerindeki etkileri konusunda önemli örnekler teşkil etmektedir. Özellikle, bir kadının evlenmeden önce bakire olup olmamasının, sadakat yükümlülüğü ile doğrudan ilişkili olmadığı ve bu durumun kadın için kusur sayılmayacağı belirtilmiştir. Ancak, Yargıtay aynı zamanda evlilik öncesinde bakire olmadığını eşe bildirmenin, açıklık ve dürüstlük gereği olduğunu vurgulamaktadır. Bu açıklığın sağlanmaması, evlilik birliğini temelden sarsabilecek bir güven sorunu yaratabilir.
Kadının evlilik öncesinde bakire olmadığını saklaması veya eşine bu konuda yalan söylemesi, evliliğin temellerini sarsacak derecede ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu durumlar, boşanma davalarında güven sarsıcı davranış olarak değerlendirilir ve evliliğin devamını imkânsız hale getirecek boyutta bir etki yaratırsa, boşanma kararı verilebilir. Yargıtay’ın kararları, evlilik öncesi açıklık ve dürüstlüğün evlilik birliğinin sağlıklı temeller üzerine kurulmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Diğer taraftan, bir eşin diğer eşe yönelik bakirelik iddiaları ve bununla ilgili olarak yapılan kızlık muayenesi sonucunda kadının kişilik haklarının zedelendiği durumlar da Yargıtay tarafından ele alınmıştır. Özellikle, böyle bir iddianın asılsız çıkması ve kadının kişilik haklarının zedelenmesi durumunda, kadın lehine manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir. Bu kararlar, evlilik öncesindeki cinsel geçmişin, eşler arasında sağlıklı bir iletişim ve karşılıklı saygı ile ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır.
AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?