Boşanma, evlilik birliğinin sona erdirilmesi sürecidir ve çeşitli nedenlerle gerçekleşebilir. İnsanlar arasındaki ilişkilerin karmaşıklığı, boşanma sebeplerinin çeşitliliğini de beraberinde getirir. Aşağıda, boşanma isteğinin arkasında yatan nedenler, boşanma çeşitleri, eşlerden birinin boşanmak istememesi, tek celsede boşanma sebepleri, kadınların boşanma isteği ve özel boşanma sebepleri detaylı bir şekilde incelenmiştir.
Bir İnsan Neden Boşanmak İster?
Boşanma isteği genellikle ekonomik yetersizlik, tahammülsüzlük, sorumsuzluk, aldatma, kültürel uyumsuzluk, ailelerin müdahalesi, şiddet, cinsel problemler, iletişimsizlik, duyguların tükenmesi ve terk gibi çeşitli faktörlere dayanır. Bu sebepler, evlilik içerisinde çözülemeyen ve katlanılamayan durumları ifade eder.
Boşanma Çeşitleri Nelerdir?
Boşanma davaları, anlaşmalı ve çekişmeli olmak üzere iki türlüdür. Anlaşmalı boşanmada, taraflar evliliğin sonlandırılması ve sonuçları hakkında anlaşır ve protokol düzenlerler. Çekişmeli boşanmada ise, anlaşmazlıklar mahkeme tarafından çözümlenir.
Eşlerden Biri Boşanmak İstemezse Ne Olur?
Eşlerden biri boşanmak istemese dahi, mahkeme davayı reddetmez ve yargılama sonucuna göre karar verir. Boşanmak isteyen taraf, boşanma talebinin haklı sebeplerine dayandığını ispatlamalıdır.
Önemli Boşanma Sebepleri Nelerdir?
Tek celsede boşanma, hayata kast, onursuz bir hayat sürme, kötü muamele, eşlerden birinin diğerini terk etmesi gibi durumlarda, somut delillerin güçlü olması halinde mümkün olabilir.
Eşler Hangi Durumlarda Boşanmak İsteyebilir?
Evli bir kadın, eşinin evlilikten doğan görev ve yükümlülükleri yerine getirmemesi, kötü muamele veya şiddet gibi sebeplerle boşanma talebinde bulunabilir.
Özel Boşanma Sebepleri Nelerdir?
Özel boşanma sebepleri arasında zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığı sayılabilir. Bu sebepler, evliliğin temelinden sarsılmasına neden olan ciddi durumları ifade eder.
Yargıtay Eşten habersiz araba satmak boşanma sebebi saydı!
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, evlilik birliği içinde eşin onayı olmaksızın yapılan araç satışını boşanma gerekçesi olarak kabul eden bir karar verdi. Bir kadın, eşinin sorumsuzca davrandığını, ailesine bakmadığını, sürekli alkol tükettiğini, onun ziynet eşyalarını izinsiz sattığını ve aracı ondan habersiz olarak elden çıkardığını iddia ederek boşanma davası açtı.
Kadın ayrıca, eşinin kendi kredi kartını kullanarak borç yapmasından şikayetçi oldu ve çocuğu için velayet ile birlikte nafaka talep etti, ziynet eşyalarının iadesini istedi. Aile mahkemesi, kocayı kusurlu buldu ve çiftin evlilik birliğinin temelden sarsıldığı gerekçesiyle boşanmalarına karar verdi. Mahkeme, çocuğun velayetini anneye verirken, babaya çocuk için aylık nafaka ödemesi ve kadının ziynet eşyalarının karşılığı olarak 20 bin lira ödemesi talimatını verdi.
Yargıtay’ın incelemesi sonucunda, yerel mahkemenin kararını onayladığı görüldü. Türk Medeni Kanunu çerçevesinde evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerin olduğunu belirtti. Eşler arasında ekonomik sadakat yükümlülüğü de bulunduğunu, eşin rızası olmaksızın aracın satılmasının ekonomik şiddet olarak değerlendirilebileceğini ve güveni sarsıcı bir davranış olduğunu ifade etti. Bu durumun boşanma sebebi oluşturabileceğini, ayrıca kadının onayı olmaksızın aracın satılmasının kişilik haklarına saldırı teşkil edebileceğini ve manevi tazminata yol açabileceğini vurgulandı.
Yargıtay’ın bu içtihadının sadece araç satışıyla sınırlı olmadığını, borsa ve dijital para yatırımları gibi konularda da eşlerin birbirlerinin rızasını alması gerektiğini belirtti. Eşlerin birbirlerinin onayı olmadan yapılan harcamaların evlilik huzurunu bozabileceğini ve boşanma davalarında kusur olarak değerlendirilebileceğini ifade edildi.
Bu karar, evlilik içinde eşlerin birbirlerine karşı olan yükümlülüklerinin önemini ve ekonomik kararlar alırken birbirlerinin görüşlerine değer verilmesi gerektiğini vurgulayan önemli bir örnek teşkil etmektedir. Yargıtay, eşin rızası olmadan yapılan taşınmaz satışlarını da benzer şekilde güven sarsıcı bir olay olarak nitelendirerek, bu tür eylemlerin kişilik haklarına saldırı olarak kabul edilebileceğini ve mağdur tarafa manevi tazminat ödenmesi gerektiğine hükmetti.
AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?