Bir kişi haksız bir şekilde gözaltına alındıysa, gözaltı sırasında yaşadığı rahatsızlıklardan dolayı tazminat isteme hakkına sahiptir. Ayrıca, gözaltı sırasında zarar gören eşyaların tamir veya değiştirilmesi için tazminat talebinde bulunulabilir. Haksız gözaltı nedeniyle ortaya çıkan tazminat talepleri, savcılık veya ceza muhakemesi mahkemeleri tarafından değerlendirilerek, kişinin haklı çıkması durumunda tazminat ödenir.
Haksız tutuklama durumunda ise, tutuklanan kişi tutuklama sırasında yaşadığı rahatsızlıklardan dolayı tazminat isteme hakkına sahiptir. Ayrıca, tutuklama sırasında zarar gören eşyaların tamir veya değiştirilmesi için tazminat talebinde bulunulabilir. Haksız tutuklama nedeniyle ortaya çıkan tazminat talepleri, savcılık veya ceza muhakemesi mahkemeleri tarafından değerlendirilerek, kişinin haklı çıkması durumunda tazminat ödenir.
Haksız arama durumunda ise, arama sırasında zarar gören eşyaların tamir veya değiştirilmesi için tazminat talebinde bulunulabilir. Haksız arama nedeniyle ortaya çıkan tazminat talepleri, savcılık veya ceza muhakemesi mahkemeleri tarafından değerlendirilerek, kişinin haklı çıkması durumunda tazminat ödenir.
Genel olarak, haksız tutuklama, gözaltı veya arama nedeniyle ortaya çıkan tazminat talepleri, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 141. maddesi çerçevesinde değerlendirilerek, haklı çıkılması durumunda tazminat ödenir.
Haksız gözaltı ve tutuklama nedeniyle tazminat alınır mı?
Anayasa Mahkemesi, Takipsizlik Kararı ile Sonuçlanan Arama ve Yakalama İşlemlerinin Şahıs Lehine Tazminat Gerektirdiğine Hükmetti
Anayasa Mahkemesi’nde görülen davada, Hukuka Uygun Yakalama ve Gözaltı Tedbirine İlişkin Tazminat Talebinin Reddi Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine hükmedildi.
Anayasa Mahkemesi’nin Genel Kurulu’nda 27 Şubat 2019 tarihinde görülen davada, “Hasan A.’nın başvurusu neticesinde Anayasa’nın 19. maddesi ile güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, yine 10. maddede yer alan üçüncü fıkra itibarıyla ihlal edilmediğine ancak dokuzuncu fıkrası yönünden ihlalinin gerçekleştiğine hükmetmiştir.” denildi.
Anayasa Mahkemesi’ne Konu Olan Olay
Anayasa Mahkemesi’ne başvuran şahısın evinde, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gündeme getirilen adli soruşturma kapsamında, “silahlı terör örgütüne üye olma” ve “silahlı terör örgütüne bilerek yardım etme” suçlarına yönelik arama yapılmıştır.
Başvurucunun hakkında yakalama ve gözaltı emri çıkarılan şahıs, soruşturma kapsamında gözaltına alınarak Emniyet Müdürlüğü’ne götürülmüştür. Burada yapılan işlemlerin ardından başvurucu şahıs ertesi gün serbest bırakılmıştır.
Serbest bırakılmasına gerekçe olarak da başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığı gösterilmiştir. Bunun üzerine başvurucu, haksız yakalama ve gözaltı sebebiyle Ağır Ceza Mahkemesinde tazminat talebinde bulunmuş, ancak yerel mahkeme bu başvuruyu ve davayı kesin olarak reddetmiştir.
Başvurucu Tarafından Öne Sürülen İddialar
Başvurucu, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın emriyle yürütülen soruşturma kapsamında haksız olarak yakalandığını ve gözaltına alındığını, yapılan soruşturmanın sonucunda hakkında kovuşturmaya yer olmadığına yönelik karara hükmedildiğini belirtmiştir. Bu sebeple hakkında uygulanan yakalama ve gözaltı uygulaması sebebiyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Anayasa Mahkemesi’nin Değerlendirmesi
Anayasa’nın 19. Maddesinin Üçüncü Fıkrası Yönünden Değerlendirme
Suç isnadına bağlı olarak uygulanan yakalama kararının mahiyeti ve tutuklama işleminden önce uygulanan bir tedbir olması sebebiyle, suç işlendiğine yönelik belirtinin varlığını zorunlu tutmaktadır. Bunun yanında kamu makamlarının yakalama tedbiri işlemlerini uygulama konusundaki takdirinin daha geniş kapsamının bulunmaktadır.
Dolayısıyla söz konusu sebeple yakalama yapılabilmesi için şüphe derecesinin tutuklama işlemlerine göre daha hafif gerekçelere dayanmasının kabulü gerekmektedir.
Suç işlendiğine dair olayda somut deliller bulunması halinde kişinin mahkemeye çıkarılması ve soruşturma işlemlerinin uygulamaya konması adına kişinin yakalanması mümkündür. Bu sebeple kişinin mahkemeye çıkarılmadan serbest bırakılma durumunun oluşması, söz konusu yakalama işlemini Anayasa’ya aykırı hale getirmemektedir. Dolayısıyla somut olayda başvuru hakkında uygulanan yakalamanın kanuni gerekçelere dayandığı sabittir.
Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi söz konusu gerekçeleri öne sürerek Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edilmediğine hükmetmiştir.
Anayasa’nın 19. Maddesinin Dokuzuncu Fıkrası Yönünden Değerlendirme
Başvurucu hakkında çıkan takipsizlik kararından sonra tazminat davası yerel mahkeme tarafından başvurucunun gözaltına alınmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. 5271 sayılı Kanun’un ilgili maddeleri göz önünde bulundurulduğunda haklarında kovuşturmaya yer olmadığına hükmedilen kişilerin karşılaşmış olduğu maddi ve manevi zararın devlet tarafından karşılanması gerekmektedir.
Bu noktada somut olayda başvurucu yakalandıktan sonra serbest bırakılmamış, soruşturma işlemlerinin tamamlanması için emniyet birimine götürülmüş ve işlemleri tamamlanıncaya kadar özgürlüğünden yoksun bırakılmıştır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği ortadadır. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine hükmetmiştir.
AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?