İnşaat Hukuku ve Eser Sözleşmeleri Davaları | Geçerlilikte olan ve en fazla uygulanan inşaat sistemi arsa sahibinin bir inşaat firması ile anlaşarak arsası üzerinde bir yapının inşa edilmesini sağlamak ve bu durumdan doğan alacağına karşılık yüzdelik olarak pay veya daire olarak bir pay alması şeklinde sistem olmaktadır.
Yapılan tüm ticari işlemlerde olduğu gibi bu tür bir sözleşmede de bazı sorunların meydana gelmesi mümkündür. Bu konulardan dolayı İnşaat Hukuku ve Eser Sözleşmeleri Davaları açılabilmektedir.
Bu konuda düzenlenecek olan eser sözleşmeleri hakkında Türk Borçlar Kanununun 470’inci maddesinde yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmeler olduğu açık şekilde ifade edilmektedir.
İnşaat Eser Sözleşmesi Davaları
İnşaat hukuku içerisinde taraflar arasında yapılan sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklar konusunda tarafların tüzel olması durumlarında da görevli olan mahkemeler Ticaret Mahkemeleri olmaktadır.
Taraflardan en çok bir tarafın tüzel kişi olması durumunda ise görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olmaktadır.
Sözleşmeye konu olan satın alma işlemlerinin tarafı son kullanıcı yani taşınması yükleniciden satın alan sıradan vatandaş olması durumunda Tüketici Mahkemesi bakmaktadır.
İnşaat Hukuku ve Eser Sözleşmeleri Davalarında Avukat Desteğinin Faydaları
Bunlar yanında arsa sahibinin, yüklenici tarafın ve yüklenici tarafın faaliyetleri sonucunda bazı haklar elde etmiş olan üçüncü tarafında bu hakları nedeni ile dava açma hakkı bulunmaktadır.
Bu davalarda arsa sahibinin dava hakları; sözleşmenin aynen ifası, eksik ve kusurlu işler bedeli, ifaya izin davası, gecikme tazminatı davası, Ayrıca fesih nedeni ile uğranılan zarar davası, sözleşmenin feshi ve yıkım davası, menfi müdahale davası ve uyarlama davası olmaktadır.
Yüklenici tarafından İnşaat hukuku kaynaklı dava hakları;
Fesih durumunda imalat bedeli davası, cezai şart davası, uyarlama davası, ilave işler bedeli davası, tapu iptal ve tescil davası mevcuttur.
Ayrıca tapunun geç verilmesi nedeni ile ortaya çıkan tazminat davası ve haksız fesih durumunda kar kaybı davası.
Makalede İnşaat Hukuku ve Eser Sözleşmeleri Davaları bilgi amaçlı hazırlanmıştır. Diğer makaleler için ana sayfayı ziyaret edebilirsiniz.
İnşaat hukuku Davaları konusunda Ankara avukat ile sürecin yönetilmesi oldukça önemli bir avantaj olacaktır.
İnşaat Hukuku ve Eser Sözleşmeleri Davaları | Sıkça Sorulan Sorular
İTİRAZIN İPTALİ DAVASI – MAHKEMECE DAVACI YÖNÜNDEN DAVANIN TEFRİK EDİLEREK BU DAVACI YÖNÜNDEN DAVANIN AKTİF HUSUMET EHLİYETİ YOKLUĞU NEDENİYLE REDDİNE KARAR VERİLMESİ DİĞER DAVACILAR YÖNÜNDEN İSE İŞİN ESASINA GİRİLEREK SONUCUNA GÖRE KARAR VERİLMESİ GEREĞİ YEREL MAHKEME KARARININ KALDIRILMASI Kat karşılığında inşaat sözleşmesi yapıldığını, söz konusu sözleşmeye istinaden yapılan sözleşmede ve sözleşmenin ek sözleşmesinin 3. Maddesinde “arsa üzerinde çıkabilecek bilcümle bedel veya katkı paylarına ait vs. Tüm masrafların arsa sahiplerine ait olacaktır” ibaresinin yer aldığını, iş bu sözleşmeden anlaşılacağı üzere arsa ile alakalı tüm masrafların arsa sahipleri tarafından ödenmesi gerektiğini,
Söz konusu kat karşılığı yapım sözleşmesi ile beraber müvekkillerin arsa tahsislerini birleştirmelerini yaptıklarını ve bu konu ile alakalı masraflarını kendilerinin yatırdıklarını, inşaat teslimi sırasında müvekkiller arsa sahiplerinden söz konusu yaptıkları masrafları istediklerini, ancak arsa sahiplerinin vermeye yanaşmadıklarını,
Müvekkillerinin buna istinaden icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itiraz etmekte haksız ve kötü niyetli olduğunu, davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve % 20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
ÖZET: Davacılar vekili, müvekkilleri ile davalılar arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmenin eki olarak yapılan sözleşmenin 3. maddesinde “arsa üzerinde çıkabilecek bilcümle bedel veya katkı paylarına ait vs. tüm masraflar arsa sahibine ait olacaktır” şeklinde düzenlemeye yer verildiğini,
Oysa bu masrafların müvekkilleri tarafından karşılandığını, yapılan masrafların arsa sahibi davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini iddia etmektedir. Anılan ek sözleşmenin incelenmesinde, arsa sahibi olarak M. Ç. ve B. Ç.’in, müteahhitler olarak E. A. ve M. Ç.’in imzalarının bulunduğu,
Davacılardan M. İ.’ın hem sözleşmede hem ek sözleşmede taraf olarak gösterilmediği, imzasının olmadığı görülmüştür. Davacılar vekili de, davacı M. İ.’ın sözleşmenin tarafı olmadığını, sehven davacı olarak gösterildiğini beyan etmektedir. O halde mahkemece, davacı M. İ. yönünden davanın tefrik edilerek bu davacı yönünden davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi,
Diğer davacılar yönünden ise işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeyle tüm davacılar yönünden aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. TAZMİNAT DAVASI – DAVAYA KONU BİNAYA İLİŞKİN BELGELERİN GETİRTİLMESİ GEREKTİĞİ – MAHALLİNDE KEŞİF YAPILIP BAĞIMSIZ BÖLÜM TESPİT EDİLEREK SONUCUNA GÖRE KARAR VERİLMESİ GEREKİRKEN DOSYADA MEVCUT BİLGİLERE GÖRE KARAR VERİLMESİNİN İSABETSİZ OLDUĞU ÖZET: Taraflar arasında ….Noterliği’nin ….tarih …. yevmiye nolu kat karşılığı inşaat sözleşmesinin yapıldığı, sözleşmeye göre davacı arsa sahibine inşa edilecek binanın ana yol, ön cephede, üçüncü katta bulunan güney kısmına bakan bir bağımsız bölümün verilmesinin taahhüt edildiği,
Sözleşme ekinde davacıya verilecek daireyi gösterir bina krokisinin bulunduğu görülmüştür. İlk derece mahkemesince, mevcut dosya kapsamı dikkate alındığında, davacının, inşa edilen binadaki tüm bağımsız bölümlere tedbir konulması yönündeki talebinin reddi doğru ise de, sözleşme gereği kendisine verilmesi taahhüt edilen bağımsız bölüme ilişkin tedbir talebi yönünden verilen red kararı dosya kapsamı ile uygunluk göstermemektedir. | İnşaat Hukuku ve Eser Sözleşmeleri Davaları
Dosyadaki mevcut deliller dikkate alındığında, sözleşmede özellikleri belirtilen bağımsız bölüm yönünden yaklaşık ispat koşullarının mevcut olduğu, ayrıca bu bağımsız bölümün uyuşmazlık konusu olduğu, bu durumda mahkemece, davaya konu binaya ilişkin proje, yapı ruhsatı, kat mülkiyeti kurulmuş ise buna ilişkin belgeler getirtilerek,
Gerektiğinde mahallinde keşif yapılıp, sözleşmede davacıya verileceği belirtilen ve krokide gösterilen bağımsız bölüm tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken dosyada mevcut bilgilere göre sözleşmede belirtilen bağımsız bölümün tam olarak tespit edilemediğinden bahisle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ALACAK DAVASI – AYIPLI MAL – GECİKME TAZMİNATINDAN SORUMLULUK KONUSUNDA SÖZLEŞMEDE AÇIK BİR HÜKÜM BULUNMADIĞI TAKTİRDE KREDİ VEREN BANKAYI GECİKME TAZMİNATINDAN SORUMLU TUTMANIN MÜMKÜN OLMADIĞI – İSTİNAF TALEBİNİN KABULÜ İLE MAHKEME KARARININ KALDIRILARAK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİ GEREĞİ ÖZET: Mahkemece konutun geç tesliminden kaynaklanan gecikme tazminatı olarak toplam …-TL kira bedelinden davalı bankanın müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmiştir.
Davalılar arasında yapılan protokol hükümleri ile davacı ile davalı satıcı arasında yapılan satış sözleşmesinde gecikme tazminatından davalı bankanın sorumlu olacağına ilişkin bir düzenleme yoktur.
Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da gecikme tazminatından sorumluluk konusunda sözleşmede açık bir hüküm bulunmadığı takdirde kredi veren bankayı gecikme tazminatından sorumlu tutmanın mümkün olmadığı hüküm altına alınmıştır. Mahkemece davalı bankanın …-TL kira bedelinden sorumluluğuna ilişkin kararın bu yönüyle doğru görülmemiştir. | İnşaat Hukuku ve Eser Sözleşmeleri Davaları
AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?