İş Kazası Sonucu Yerel Mahkemenin Vermiş Olduğu Tazminat Tutarı Hakkında Yargıtay Kararı!
İşçi ve işveren arasındaki yasal sorumluluk ve haklar, İş Kanunu’nda yer alan ilgili maddelerin hükümleri ile hazırlanmıştır. Buna göre her iki tarafın da uyması gereken yükümlülükler ve birtakım görevler söz konusudur. İş sözleşmesi ile bu yükümlülükleri kabul ettiklerine dair imza atan taraflar arasında yaşanan hukuki ihtilaflarda yerel İş Mahkemesi, işçi ve işvereni arasında yaşanan anlaşmazlıkları yasalara dayanarak sonlandırmayı sağlamaktadır. Ancak mahalli mahkemenin almış olduğu karar, davanın taraflarınca temyiz edilmeye açıktır. Dolayısıyla yerel iş mahkemesinin vermiş olduğu hüküm temyiz edildiğinde devreye Yargıtay girmektedir.
Yargıtay, iş hukuku konusunda yaşanan anlaşmazlıkta emsal niteliğinde bir karara imza atmıştır. Nitekim Yüksek Mahkeme’ye konu olan bu davada iş kazasında sürekli iş göremezliğe uğrama ve 15 bin TL tazminatın az olduğuna ilişkin bir hüküm verilmiştir. Konu ile ilgili tüm detaylar yazımızın devamında mevcuttur.
Söz konusu temyiz edilerek Yargıtay’a kadar taşınan davanın konusu, iş kazası nedeni ile sürekli iş göremezliğe uğrayan ve bu durumdan şikayetçi olarak davacı konumunda bulunan işçinin karşı karşıya olduğu maddi ve manevi zararların, diğer davacılar olan işçinin eşi ve çocuklarının manevi zararlarının giderilmesi talep edilmesiyle alakalıdır.
İş Kazası Sonucu Tazminat Tutarı Hakkında Yargıtay Kararı!
Davacı işçinin ve diğer davacılar işçinin eşi ve çocuklarının iş mahkemesine yapmış olduğu maddi ve manevi tazminatın talebi, mahkemece incelendikten sonra hukuki olarak haklı bulunmuştur. Bunun üzerine davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile 92 bin TL’nin davacı kazalı ve diğer davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile davacı kazalı için toplamda 45 bin TL tutarındaki manevi tazminatın, kaza tarihinden itibaren işleme konulan yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsil edilmesine hükmedilmiştir.
Dava dosyasında yer alan ifadeler ve delillere göre dava dosyası kapsamlı bir incelemeye alınmıştır. Davacıların ifadeleri dinlenildikten sonra davalı tarafın da savunması alınmıştır. Bilirkişi ve davaya ilişkin sağlık raporları göz önünde bulundurulduğunda, davacı işçinin davalı işverene ait iş yerinde çalışırken gözünden yaralandığı sabittir. Bu kazanın ardından davacı işçi hakkında kesinleşen maluliyet tespiti davasında verilen hükümlere göre %45,2 oranında malul kaldığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte yapılan incelemelerin ardından bilirkişi raporunda yer alan ifadelere göre işçinin yaralanmasıyla sonuçlanan kazanın gerçekleşmesinde davalı olan işverenin %70, davacı olan işçinin ise %30 oranında müterafik kusurlu olduğunun tespit edildiği tartışmasız olarak görülmektedir.
İş Kanun Ne Diyor?
B.K’nun 47 ve yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde yer alan hükümlere göre hakimini bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın gerçekleşmesinde rol alan faktörleri göz önünde bulundurarak, olaydan olumsuz etkilenip zarar gören kişi hakkında uygun bir miktar paranın manevi zarar adı altında ödenmesine karar verebileceği uygun görülmektedir.
Bununla birlikte söz konusu hakimin bu kanunlara dayanarak vermeye hükmettiği manevi tazminat adı ile zarar görene ödenmesine yönelik verdiği kararda, para tutarının adalete uygun bir miktarda olması gerekmektedir. Bu durumda söz konusu paranın bir ceza olarak kabul edilmeyeceği gibi aynı zamanda mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Dolayısıyla söz konusu tazminat bedelinin sınırları onun amacına göre belirlenmesi gerekmektedir. Hakim tarafından adaletli olarak takdir edilecek olan manevi tazminat miktarı, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan miktar kadar olmalıdır. Bu konuyla ilgili olarak 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça belirtilmiştir.
Yargıtay’dan Emsal Niteliğinde Karar
Yukarıda yer alan kanunların ışığı altında söz konusu yetkili mahkemenin vermiş olduğu davacı kazalının lehine takdir edilen 15 bin TL manevi tazminatın az olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı bir şekilde mahkeme tarafından karar verilmesi, hukuki usul ve yasalara aykırı olarak kabul edilmektedir. Bozma nedeni olarak görülen bu durumda, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabul edilmesi ve yerel mahkeme tarafından verilen hükmün bozulması gerekmektedir.
Sonuç itibarıyla yukarıda yazan sebeplerden dolayı 6100 sayılı MHK’nun 373. maddesi 1. fıkrası uyarında kaldırılmasına, yerel mahkemenin kararının bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.
AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?