İş Mahkemesi İşçi Tazminatlarının Ödenmesi İstinaf Kararı
Yasal düzenleme gereği hafta tatilinin 6 günlük çalışmanın sonunda kullandırılması zorunludur. Bu nedenle işverenin toplu kullandırması işçiye verilmiş mazeret izni olup, hafta tatilinin kullanılmadığı kabulü yerindedir.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, davalının istinaf talebinin reddine, davacının istinaf talebinin kıdem tazminatı yönünden kabulü ile mahkemenin kararının kaldırılarak kıdem tazminatı alacakları yönünden aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6.HUKUK DAİRESİ
DAVACI : xxx xxx
VEKİLİ : Av. İLKAY UYAR KABA – Strazburg Caddesi 10/9 – Sıhhiye Çankaya/ ANKARA
DAVANIN KONUSU : Alacak (İşçi İle İşveren İlişkisinden Kaynaklanan)
Davacı işçi, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile son aya ait ücret alacaklarının davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiş ve bilirkişi raporu doğrultusunda ıslah talebinde bulunmuştur.
Davalı işveren, feshin haklı nedene dayandığını, davaya konu tazminat ve alacaklara hak kazanılmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İlk derece Mahkemesi tarafından kararda belirtilen gerekçelerle ;
Davacının davasının kısmen kabulü ile
1-Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve ücret alacağına ilişkin taleplerinin reddine.
2-Brüt 11.161,36 TL fazla mesai ücreti alacağının 100 TL sinin dava tarihinden geriye kalanın ıslah tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Brüt 18.698,06 TL hafta tatili alacağının 100 TL sinin dava tarihinden geriye kalanın ıslah tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Brüt 420,82 TL genel tatil ücreti alacağının 100 TL sinin dava tarihinden geriye kalanın ıslah tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı taraflar yasal süresi içinde istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı istinaf dilekçesinde özetle, 2013 yılı ekim ayında tatili çıkarken işverenden ücret alacaklarını istediğini,, verilmemesi üzerine iş akdini haklı nedenle feshettiğini, mahkemenin kıdem tazminatına hükmetmesi gerekirken talebin reddinin hatalı olduğunu, davacının mazeretsiz 3 gün işe gelmediği iddiasının doğru olmadığını beyan ederek mahkemenin kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı işveren istinaf dilekçesinde özetle, kabul edilen alacaklardan hafta tatilinin davacının isteği doğrultusunda il dışında oturması sebebiyle toplu olarak kullandırıldığını, bunun diğer izinlerinden indirilmesi gerektiğini, fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil çalışmalarının usulüne uygun olarak ispatlanamadığı halde hüküm altına alınmasının hatalı olduğunu beyan ederek mahkemenin kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında fesih, davacının hafta tatili kullanp kullanmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin dördüncü fıkrasında, ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. 5953 sayılı Basın İş Kanunu’nun 14. maddesinin aksine, 4857 sayılı Yasada ücretin peşin ödeneceği yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, aksi bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sonra ödenmelidir.
Ücreti ödenmeyen işçinin, bu ücretini işverenden dava ya da icra takibi gibi yasal yollardan talep etmesi mümkündür.
1475 sayılı Yasa döneminde, toplu olarak hareket etmemek ve kanun dışı grev kapsamında sayılmamak kaydıyla 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 81. maddesi uyarınca ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini ifa etmekten, yani çalışmaktan kaçınabileceği kabul edilmekteydi. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 97. maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda ise ücret daha fazla güvence altına alınmış ve işçi ücretinin yirmi gün içinde ödenmemesi durumunda, işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabileceği açıkça düzenlenmiş, toplu bir nitelik kazanması halinde dahi bunun kanun dışı grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır.
Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da bulunmaktadır. Ücretin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir.
Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanması gerekir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkânı bulunmaktadır.
İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle ödenememiş olmasının sonuca bir etkisi yoktur. İşçinin, ücretinin bir kısmını Yasanın 33. maddesinde öngörülen ücret garanti fonundan alabilecek olması da işçinin fesih hakkını ortadan kaldırmaz.
Somut olayda, davacı işyerinde çalışırken bayram tatili dönüşü yol parası olmadığı için işe üç gün geç geldiği, bu nedenle işverence iş akdinin devamsızlık sebebiyle haklı nedenle feshedildiği kabul edilerek mahkemece kıdem tazminatı talebi reddedilmiştir. Ancak davacının ödenmeyen işçilik alacakları çıkmıştır. Bu durumda davacının devamsızlığının haklı nedene dayandığı ve iş akdini eylemli olarak işçinin feshettiği açıktır. Bu durumda davacının kıdem tazminatı talebinin kabulü gerekirken reddi hatalıdır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 46. maddesinde, işçinin tatil gününden önce aynı Yasanın 63. maddesine göre belirlenmiş olan iş günlerinde çalışmış olması koşuluyla, yedi günlük zaman dilimi içinde yirmidört saat dinlenme hakkının bulunduğu belirtilmiş, işçinin hafta tatili gününde çalışma karşılığı olmaksızın bir günlük ücrete hak kazanacağı da 46. maddenin ikinci fıkrasında hüküm altına alınmıştır.
Hafta tatili izni kesintisiz en az yirmidört saattir. Bunun altında bir süre haftalık izin verilmesi durumunda, usulüne uygun şekilde hafta tatili izni kullandığından söz edilemez. Hafta tatili bölünerek kullandırılamaz. Buna göre hafta tatilinin yirmidört saatten az olarak kullandırılması halinde hafta tatili hiç kullandırılmamış sayılır.
2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun’un 3. maddesine göre, hafta tatili Pazar günüdür. Bu genel kural mutlak nitelikte olmayıp, hafta tatili izninin Pazar günü dışında da kullandırılması mümkündür.
Davacının hafta tatili izinlerini toplu olarak kullandığı uyuşmazlık dışıdır. Ancak yasal düzenleme gereği hafta tatilinin 6 günlük çalışmanın sonunda kullandırılması zorunludur. Bu nedenle işverenin toplu kullandırması işçiye verilmiş mazeret izni olup, hafta tatilinin kullanılmadığı kabulü yerindedir.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, davalının istinaf talebinin reddine, davacının istinaf talebinin kıdem tazminatı yönünden kabulü ile mahkemenin kararının kaldırılarak kıdem tazminatı alacakları yönünden aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM:
- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
- Davacının istinaf başvurusunun kıdem tazminatı yönünden kabulüyle, İş Mahkemesi kararının HMK 353/1-b 2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
- Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile
İhbar tazminatı ve ücret alacağına ilişkin taleplerinin reddine.
Brüt 7.989,72 TL kıdem tazminatının akdin feshi tarihi olan 24.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Brüt 11.161,36 TL fazla mesai ücreti alacağının 100,00 TL sinin dava tarihinden geriye kalanın ıslah tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Brüt 18.698,06 TL hafta tatili alacağının 100,00 TL sinin dava tarihinden geriye kalanın ıslah tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Brüt 420,82 TL genel tatil ücreti alacağının 100,00 TL sinin dava tarihinden geriye kalanın ıslah tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Alınması gereken 2.614,22 TL harçtan dava ile yatırılan 27,70 TL, ıslah ile yatırılan 805,00 TL olmak üzere toplam 832,70 TL harcın mahsubu ile geriye kalan 1.781,52 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı tarafça yatırılan 832,70 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı vekili için 4.559,70 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı vekili için 1.980,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafından istinaf öncesi yapılan 666,20 TL yargılama giderinin kabul red oranı nazara alınarak 534,22 TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
Davalı tarafından istinaf öncesi yapılan 81,00 TL yargılama giderinin kabul red oranı nazara alınarak 16,05 TL’sinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, Gider avansından geriye kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, davalının istinaf talebinin reddine, davacının istinaf talebinin kıdem tazminatı yönünden kabulü ile mahkemenin kararının kaldırılarak kıdem tazminatı alacakları yönünden aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?