İstiklal Marşımız 97 Yaşında
“Göğe Yükselen Bağımsızlık Dizeleri”
Bağımsızlık, milletlerin ve o millete mensup her bir vatandaşın ortak arzularından birisi ve en elzemidir. Bağımsızlık ruhunu aşılayacak, işgal altındaki toprakların halklarına bu inanışı ve cesareti zerk edecek, coşkuyu kuvvetlendirecek birçok iç ve dış yardımcı etmenler vardır. Bunlardan birisi de kuşkusuz o millete ait bir marştır.
Marş, ordulara büyük bir motivasyon kaynağı olmasının yanı sıra halkın da zafer kazanmaya olan inancını diri tutmaktadır. 1920 senesinde topraklarımız büyük bir işgali alt etmenin ve aynı zamanda zafer kazanmanın inancı ve umuduyla dört yanda mücadele ederken, gazetelerde bir ilan yayınlandı.
“Şairlerimizin dikkatine:
Milletimizin dâhili ve harici İstiklal uğruna girişmiş olduğu mücadeleyi ifade ve terennüm için bir İstiklal Marşı. Umur-u Maarif Vekili Celilesi’nce müsabakaya vazedilmiştir. İşbu müsabaka, 23 Kanun-u evvel sene 36 tarihine kadar olup bir heyeti edebiye tarafından, gönderilen eserler arasından intihap edilecektir ve kabul edilen eserin güftesi için beş yüz lira mükâfat verilecektir.
Ve yine laakal beş yüz lira tahsis edilecek olan beste için bilahare ayrıca bir müsabaka açılacaktır. Bütün müracaatlar Ankara’ da Büyük Millet Meclisi Maarif Vekâletine yapılacaktır.”
İlanda belirtilen müsabakanın amacı, yeni kurulmakta olan orduyu cesaretlendirmek, moral vermek ve kurtuluş umudunu canlı tutmalarına vesile olmaktır. Bu yarışma duyurusuna aralarında Kazım Karabekir, Hüseyin Suat Yalçın, İsak Ferrara, Muhittin Baha Pars ve Kemalettin Kamu gibi tanınmış isimlerin de olduğu 724 adet başvuru olur.
Son şiir gönderme tarihi olan 23 Aralık 1920’den sonra Eğitim Bakanlığı güfteleri incelemiş ancak içlerinde İstiklal Marşı olabilecek bir eser bulamamıştı. Mehmet Akif, Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey’in kendisine yazdığı 5 Şubat 1921 tarihli davet mektubundan sonra Ankara’daki Taceddin Dergahı’ndaki odasında, Türk Ordusuna hitap ettiği şiiri kaleme aldı ve bakanlığa teslim etti. Şiirde, şair Kurtuluş Savaşı’nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, Hakk’a, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirmiştir. Ön elemeyi geçen yedi şiir 12 Mart 1921’de Mustafa Kemal’in başkanlığını yaptığı meclis oturumunda tartışmaya açıldı. Mehmet Akif’in şiiri meclis kürsüsünde Hamdullah Suphi Bey tarafından okundu Şiir okunduğunda milletvekilleri büyük bir heyecana kapıldı ve Mehmet Akif’in şiiri coşkulu alkışlarla kabul edildi.
Mehmet Âkif Ersoy’un yazdığı ve 1921’de resmi marş olarak kabul edilen İstiklal Marşı’nın ilk bestesini Ali Rıfat Bey yazmıştır. Bu beste 1924’ten 1930’a kadar kullanıldı; 1930’da Osman Zeki Üngör’ün batı marşları tarzındaki bestesi ile değiştirildi.
Bir devletin bayrak, dil, başkent, para, anayasa gibi bağımsızlık sembollerinin yanında bir marşının da olması, başta halkının hükümete olan güvenini artırmakta, ordunun inancını her daim diri tutmaktadır. Bu toprakların kurtarılacağına olan inancını asla yitirmeyen ordu ve millet için bir İstiklal Marşı’nın yazılması, milli benliğin ne denli değerli bir olgu olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
İstiklal Marşı’nın, gerek dizeleriyle gerekse de ihtiva ettiği duygularla ne denli muazzam bir eser olduğu su götürmez bir gerçektir. Fakat yine de, Mehmet Âkif Ersoy’un da dediği gibi “Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.”
Bağımsızlığımız adına, başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bugüne kadar verilen nice canlar ve bugün bile bu bağımsızlığı korumak için şehit düşen sayısız asker, polis, siviller için İstiklal Marşı’mızın kabulünün bu yıl dönümü hepimize kutlu olsun.
AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?