Kira Alacağı Ve Tahliye Davası Nasıl Açılır? Kiracı, kira alacağı süresinde ödemediği takdirde konut sahibi noterden 30 günlük ihtarname veya icradan 30 günlük ödeme emri gönderir. 30 gün sonunda halen ödeme yoksa İcra Tetkik Merci’ ne başvurarak tahliye talep edebilir.
Eğer (ihtardan sonra) kira yatar, fakat bir yıl içinde bu durum 2 kez gerçekleşirse, kontratın bitiminde Sulh Hukuk Mahkemesinde “2 haklı ihtar” sebebiyle tahliye davası açılabilir.
Örnek Olayda Kirasını ödemeyen kiracının tahliyesine karar verilmiştir. Olay İcra dosyasından borçlu adına çıkartılan örnek 13 ödeme emri tebligatının …. tarihinde bila ikmal iade edilmesi üzerine bu kez borçlu adına çıkartılan örnek 13 ödeme emri tebligatının … tarihinde T.K. 21/2’ye göre tebliğ edildiği,
Davalı (borçlu)’unun 7 günlük yasal sürede itiraz etmediği, yasal 30 günlük sürede de ödeme yapmadığı, temerrüte düştüğü, davalı (borçlu)’unun …….daireden tahliyesine dair ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu kararı verilmiştir.
Kira Alacağı Ve Tahliye Davası Nasıl Açılır
Kira şartlarına ve Borçlar Kanun’unun bu kanuna aykırı olmayan hükümlerine riayet edilse bile kiralayan kiracı tarafından gayrimenkulün tahliye edileceği yazı ile bildirilmiş olmasına rağmen tahliye edilmezse icra dairesine müracaatla tahliye isteyebileceği gibi tahliye davası da açabilirler.
Tahliye davasında Görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.
Taahhüde dayanan tahliye davasının taahhüt edilen tarihi izleyen bir ay içinde açılması veya bu süre içinde icra takibi yapılmış olması zorunludur.
Daha önce kiracıya bildirilen tahliye iradesinin süreyi koruma niteliği olmadığından böyle bir irade açıklamasının hukuki değeri yoktur.
İcra takibi süreyi koruyacağından takip halinde bir aydan sonra da dava açılabilir. Dava süresinde açıldığında o ayın kirasının ihtirazı kayıtlı alınması önemli değildir.
Tahliye taahhüdünde taahhüdün verildiği tarihin belirtilmemiş olması taahhüdü geçersiz kılmaz.
Birden fazla kiracılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan tahliye taahhüdünün geçerliliği için bu taahhüdü tüm kiracılar tarafından verilmiş olması gerekir.
Kiracısını daimi baskı altında tutan kiralayanı iyi niyetli kabul etmek mümkün değildir.
Bu bakımdan tevali eden taahhütlerin varlığı halinde açılan tahliye davalarının kabulü olanağı yoktur (Kira Alacağı ve Tahliye Davası).
Kira Alacağı ve Tahliye Davası | Sıkça Sorulan Sorular
TAHLİYE VE ALACAK DAVASI – TARAFLAR ARASINDAKİ SÖZLEŞMENİN ÜRÜN KİRASI HÜKÜMLERİNE TABİİ OLDUĞU – ORTAKLIK SÖZLEŞMESİ ÜZERİNDE DURULUP SÖZLEŞME İLİŞKİSİNİN NE ZAMAN SONA ERDİĞİNİN TESPİT EDİLİP TALEP HAKKINDA BİR KARAR VERİLMESİ GEREĞİ
ÖZET: Dava dosyasında bulunan her iki tarafın imzasını taşıyan yazılı ortaklık sözleşmesinin ürün kirası hükümlerine tabii olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece bu ortaklık sözleşmesi üzerinde durulup sözleşmesi ilişkisinin ne zaman sona erdiği de tespit edilip tahliye ve alacak talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma, inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2010-2011-2012-2013-2014 yıllarına ait dönemsel kira bedellerinin ödenmesi aksi halde sözleşmenin feshedileceği ve tahliye davası açılacağı hususunun ihtar edildiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile tahkikat sonucunda işin uzmanı bilirkişilerce tam ve kesin olarak tespit edilecek kira alacağından şimdilik 10.000.-TL’nin 01.01.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalının temerrüt nedeni ile kiralanandan tahliyesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, aralarındaki sözleşmenin kira sözleşmesi değil ortaklık sözleşmesi olduğunu, 01.01.2010 tarihinde imzalanan ortaklık sözleşmesinin davacının isteği ile 2011 yılında sona erdiğini, 2011 yılından beri dava konusu tarlaların ortaklığını da yapmadığını, 2010 ve 2011 yılında ürünlerden elde ettiği kadarıyla davacının payına karşılık ödemeleri yaptığını, halen dava konusu tarlaların davacının çocukları tarafından kullanıldığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacı tarafından kira sözleşmesinin sözlü olarak yapıldığının belirtildiğini, dinlenen davacı tanıklarının taraflar arasında kira sözleşmesi olup olmadığını bilmediklerini beyan ettiklerini, 23.03.2010 tarihli ortaklık sözleşmesinin ise tarımsal destekten faydalanabilmek amacıyla imzalanması nedeniyle göstermelik bir sözleşme olduğunu, davacı ve davalının eski gelin- kayın peder olduğunu, bunun dışında aralarında sözlü kira sözleşmesinin bulunduğunun ispat edilemediğini belirterek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Olayımıza gelince; Dava dosyasında bulunan her iki tarafın imzasını taşıyan 23.03.2010 tarihli “…arazilerin 01.01.2001 tarihinde 31.12.2020 tarihine kadar tarımsal amaçlı olarak kullanılmak üzere ürünler yarı yarıya olmak üzere iş bu ortaklık sözleşmesi taraflarca kabul edilerek imzalamıştır.” şeklinde yapılan yazılı ortaklık sözleşmesinin 6098 sayılı TBK ‘unun 357/2. maddesindeki ürün kirası hükümlerine tabii olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece bu ortaklık sözleşmesi üzerinde durulup sözleşme ilişkisinin ne zaman sona erdiği de tespit edilip tahliye ve alacak talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma, inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
KİRA SÖZLEŞMESİ MUVAZAA – TAHLİYE DAVASI – KİRA ALACAĞI VE YÖNETİM GİDERLERİNİN ÖDENMESİ TALEBİ (Kira Alacağı ve Tahliye Davası).
Davacı; taraflar arasında sözlü kira ilişkisi bulunduğunu, ödenmeyen kira alacaklarının ve yönetim giderlerinin tahsili için davalı hakkında takip başlattıklarını ancak itiraz üzerine takibin durduğunu, davalı kiracının itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu beyan ederek itirazın iptaline ve kiralananın tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; dava tarihi itibariyle taşınmazın fiilen boşaltıldığını beyan ederek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 4.840,01-TL yönünden itirazın iptali ile taşınmaz tahliye edildiğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından hükmedilen kira alacağına yönelik temyiz edilmiştir.
Davacı ile davalı arasında kira sözleşmesi akdedildiği uyuşmazlık konusu değildir. Davacı 09.02.2015 tarihinde başlattığı icra takibinde, 01.01.2013 başlangıç tarihli sözlü kira sözleşmesine dayanarak aylık 725,00-TL kira bedeli üzerinden 2014 yılı Ekim ayı ile 2015 yılı Şubat ayları arası ödenmeyen kira alacakları ile yönetim giderlerinin tahsilini istemiş,
Davalı ise süresinde yaptığı itirazında; alacaklı ile aralarında yazılı kira sözleşmesi bulunduğunu belirterek, taraflar arasında imzalanan, 01.01.2013 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli, aylık 400,00-TL bedelli yazılı kira sözleşmesini ibraz etmiştir.
Davacı yazılı kira sözleşmesinin daha az stopaj ödemek için muvazaalı olarak akdedildiğini, tarafların gerçek iradesini yansıtan kira bedelinin 725,00 TL olduğunu iddia etmiş ise de; HMK’nun 201.maddesi uyarınca senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldırmak veya azaltmak üzere yapılmış hukuki işlemlerin yine senetle ispatlanması gerekir.
Bu nedenle, sözleşmenin taraflarından biri, muvazaayı öne sürmüş ise İddiasını senetle kanıtlamak zorundadır.
Davacı, kira sözleşmesinin tarafı olup bu yönü ile muvazaa iddiasını kanıtlanamadığına göre, davalının sunduğu ve imzası inkar edilmeyen yazılı sözleşmeye itibar edilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Bu durumda Mahkemece; sözleşmede artış şartı bulunmadığı da gözetilerek, aylık 400,00-TL kira bedeli üzerinden hesaplama yapılıp, dosya içerisinde mevcut ödeme belgeleri de değerlendirilmek suretiyle, gerekirse yeniden bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, aylık kira bedelinin 725,00-TL olarak kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir (Kira Alacağı ve Tahliye Davası).
AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?