Vasinin Görevden Alınması İstemi Davası | Ankara Avukat, Boşanma Avukatı, Miras Avukatları Ankara

Ankara Avukat

ANASAYFA

Vasinin Görevden Alınması İstemi Davası

Vasinin Görevden Alınması İstemi Davası

Vasinin Görevden Alınması İstemi Davası Nasıl Açılır İtiraz Edilir? Vasinin görevinden alınması istemi dava dilekçesi, internet üzerinden bu konuyla ilgili olarak detaylı araştırma yapan kişileri yakından ilgilendiren bir konu olarak öne çıkmaktadır.

Nitekim vasinin görevinin sonlandırılması talebiyle açılan bu tür davalar, belirli şartların önkoşul olarak gerçekleştirilmiş olmasına bağlı olarak görülmektedir.

Tüm bu konularla ilgili olarak vasinin görevden alınması istemi davası hakkında en çok merak edilen önemli bilgileri yazımızın devamında bulabilirsiniz. Bu konu hakkında öne çıkan detaylara girmeden önce vasilik nedir ve vasilik süresi gibi bilinmesi gereken temel kavramlara değinmek gerekmektedir.

Vasilik Nedir?

Vasilik nedir sorusunun yanıtını, bu konuda temel dayanak noktası olarak alınan Türk Medeni Kanunu’nun hükümleri bağlamında açıklamak hem konunun net anlaşılmasını hem de ilgili kanunlarda yer alan hükümlere dikkat çekmek açısından faydalı bir uygulama olacaktır.

Buna göre vasi; Türk Medeni Kanunu’nun 404. maddesinde yaşça küçük olan, TMK 405. maddesinde akıl hastalığı veya herhangi bir akıl zayıflığı olan, TMK 406. maddesinde yer alan savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşam tarzına sahip olma ve kötü yönetim gibi özel nitelikteki durumlarda olması halinde kanunen kısıtlı olarak görülen kişilere atanan vekildir.

Bununla birlikte vasi aynı zamanda Türk Medeni Kanunu’nun 407 maddesinde yer aldığı üzere özgürlüğü bağlayıcı herhangi bir ceza almış olması durumunda veya Türk Medeni Kanunu’nun 409. maddesi uyarınca kişinin kendi isteği gibi özel hallerde de kısıtlılık altına alınan kişilere atanmaktadır.

Vasinin kanun önünde görevini iyi niyetiyle ve layıkıyla yerine getirmesi zorunlu kılınmıştır. Dolayısıyla söz konusu maddelerde yer alan niteliklere sahip olması sebebiyle yerel mahkemece verilen karar doğrultusunda herhangi bir kişiye vasi olarak tayin edilen kimse, o kişinin haklarını sonuna kadar korumakla yükümlü tutulmaktadır.

Bu sebeple kişiyi hakim ve mahkeme önünde en iyi şekilde temsil edilmesini sağlamak, kişinin hukuki alanda istek ve taleplerini başarılı bir şekilde yerine getirmek kanunen kısıtlı olarak görülen kişiye vasi unvanıyla tayin edilen kişinin sorumluluğu altında bulunmaktadır.

Vasilik Süresi Ne Kadardır?

Vasilik süresi Türk Medeni Kanunu’nda yer aldığı şekilde 2 yıl olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla kanunen kısıtlı olarak görülen bir şahısın yasal temsili için bu kişiye vasi olarak tayin edilen kimse, 2 yıl boyunca o kişinin haklarını ve taleplerini en iyi şekilde temsil etmekle yükümlü olmaktadır.

Bununla birlikte birtakım özel durumlarda vasilik süresi daha erken sonuçlanabilmektedir. Aksi halde yani özel bir durumla karşılaşılmadığı halde vasiyi atayan Sulh Hukuk Mahkemesi, söz konusu vasinin görev ve yetki süresini 2 yıl daha uzatabilme hakkına sahiptir. Böylelikle 2 yılın sonunda taraflar dilerse 2 yıl daha vasilik görevini sürdürebilmektedir.

Vasilik süresi konusunda vasiliğin sonlandırıldığı durumlar şunlardır:

  • Fiil ehliyetinin yitirilmesi ve ölüm
  • Vasilik süresinin yasal olarak sona ermesi ve vasiliğin yetkili mahkeme tarafından tekrar süre uzatımının yapılmaması
  • Vasilik süresinin sonuna gelinmesi
  • Engelin veya kaçınma sebebinin ortaya çıkması
  • Görevden alınma

Vasinin Görevden Alınması İstemi Davası

Vasi iptali davası dilekçe örneği şeklinde internet üzerinde de sıklıkla araştırılan vasinin görevden alınması, Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddelerinde yer alan hükümlere göre ancak belirli şartlar altında gerçekleşmesi durumunda hayata geçirilen hususlar arasında yer almaktadır.

Dolayısıyla, vasilik görevinin sonlandırılmasında ve Sulh Hukuk Mahkemesi’nin söz konusu sorumlulukları bulunan vasinin görevine son vermesi için şu şartların mevcut durumda oluşmuş olması gerekmektedir:

  • Vasi, görevini ağır surette savsaklar, elinde bulunan yetkilerini kötüye kullanır veya güveni sarsıcı herhangi bir davranışta bulunursa vesayet makamı gereğini yaparak vasinin görevine son verir.
  • Bununla birlikte vasi, borç ödeme konusunda acze düşerse veya görevini yapma konusunda birtakım yetersizlikler söz konusu olursa, vesayet makamı bu gelişmeleri mercek altına alarak vasinin geleceği hakkında karar verdikten sonra vasinin görevine son verebilmektedir.

Vasinin görevine son verilmesi yani bir başka deyişle vasinin görevden alınması istemi davası, vesayet altında bulunan kişinin yüksek menfaati gereği, haklarının tehlikeye düşmesi durumunda kabul edilmektedir.

Bu noktada vesayet makamının hiçbir kusuru olmasa bile vasi görevden alınabilmektedir. Vasinin görevden alınması usulü, ya istek üzerine ya da re’sen olarak gerçekleştirilmektedir.

Vasinin Görevden Alınması İstemi Davaları ve Usuller

TMK’nun 396. maddesinde, vesayet organları vesayet daireleri ile vasi ve kayyımlar olarak belirlenmiş, aynı yasanın 397. maddesine göre ile kamu vesayetinin vesayet makamı ve denetim makamından oluşan vesayet daireleri tarafından yürütüleceği, vesayet makamının sulh hukuk mahkemesi, denetim makamının ise asliye hukuk mahkemesi olduğu hükme bağlanmış olup.

Kanun koyucu kamu vesayetinde, vesayet organı vasiler ile vesayet daireleri sulh ve asliye mahkemesi arasında 461. madde gereği vesayet makamı olarak belirlenen sulh hukuk mahkemesince atanan vasinin yaptığı işlemlerinin denetlenmesinde asliye hukuk mahkemesinin de sulh hukuk mahkemelerinin vermiş olduğu kararların şikayet ve itiraz edilecek yer olarak belirlenmiştir.

T.M.K.’unun 422. maddesince vasinin sıfatına karşı yapılan itirazları veya vasinin ileri sürdüğü kaçınma sebeplerini (özürleri) inceleme görevi; öncelikle vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesine, onun kabul etmemesi halinde ise denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesine aittir.

Vasinin kaçınma sebeplerini içeren istinaf başvurusunun, açıklanan kurallar çerçevesinde değerlendirilip, vesayet makamınca itiraz nedenleri yerinde görülmediği takdirde buna ilişkin kararla birlikte dosyanın denetim makamına gönderilmesi ve denetim makamınca T.M.K.’nun 488. maddesi gereğince bu konuda kesin bir karar verilmesi gerekmektedir.

İstinaf olunan karar istinafa tabi bir karar olmayıp, vasi vekilinin istinaf dilekçesinin vasinin görevden kaçınma dilekçesi kabul edilerek incelenmesi, kaçınma sebepleri yerinde görülmediği takdirde T.M.K.’unun 488. maddesi gereğince bu konuda kesin bir karar verilmesi için dosyanın denetim makamına gönderilmesi gerektiğinden istinaf talebinin usulden reddine karar vermek gerekmiştir.

Vasi vekilinin talebi vasinin görevden kaçınması niteliğinde olup, istinaf başvurusu olarak kabul edilemeyeceğinden, H.M.K 352. maddesi gereğince BAŞVURUNUN USULDEN REDDİNE karar verilmiştir.

Yine başka bir kararda Akıl hastalığı nedeniyle kısıtlanan kişiye vasi tayin edildiği, kısıtlama kararına yönelik bir istinaf bulunmadığı, davacı istinaf talebinde bulunanın vasi atanan kişinin yanlış kişi olduğunu, kendisinin vasi atanmasının uygun olacağını iddia ettiği, bu haliyle vasinin kişiliğine itirazının bulunduğu anlaşılmıştır.

Dairemiz ilk derece mahkemesi kararını hem maddi olay, hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tabi tutarak tespit edilen yargılama hatalarını bizzat düzeltmek amacıyla yapılan inceleme sonunda.

Duruşma yapılmasına gerek olmadığı, kısıtlama kararı yerinde olduğundan bu kararın istinaf talebinin esastan reddine, atanmış olan vasinin şahsına yönelik itirazın yasa yolu itiraz olup Asliye Hukuk Mahkemesince inceleneceğinden, istinaf yolu bulunmadığından TMK 422, 488 maddeleri ve HMK 352 maddesi gereğince başvurunun reddine karar vermek gerekmiştir. (Vasinin Görevden Alınması İstemi Davası)

Diğer makalelerimize Ankara Avukat sayfamızdan göz atabilirsiniz.

3.185 Görüntülenme

AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?

AVUKATA SORU SOR

 

BİZE ULAŞIN

İletişim Bilgileri

AV.İLKAY UYAR KABA

AV.İLKAY UYAR KABA

  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
Telefon WhatsApp