Boşanma davasında kusur konusu, Boşanma davaları, niteliklerine göre değerlendirildiğinde çoğu kez çok karmaşık davalar olabilmektedir. Hatta öyle ki; çoğu kez olmasa da bazı durumlarda anlaşmalı boşanma davaları bile zorlu süreçlere haline gelebiliyor.
Boşanma davalarında en önemli husus nedir diye soracak olursanız; boşanmaya gerekçe olarak sunulan iddialarda kusur kavramının belirlenmesidir. Bir başka deyişle, eşlerden birisi kanunlara aykırı bir şekilde karşı tarafın sorumluluklarını yerine getirmediğini, kanunların kendisine tanıdığı hakların ihlal edildiğini, evlilik kurumuna karşı gerekliliklerin yerine getirilmediğini iddia ederken, mahkemeler yani hakimler kanunları uygularken kusur arayışı içerisine gireceklerdir.
Evlilik sürecinde kanunlar nezdinde kusurlu olmak bir bedel doğuracaktır ancak hangi tarafın daha kusurlu olduğu da önem taşımaktadır.
Tüm bunlardan hareketle, bir boşanma davasında kusur belirtilmeksizin boşanmanın gerçekleşmesi, tazminat, nafaka ve velayet gibi Türk Medeni Kanun’unun kişilere tanıdıkları hakların teslim edilmesi söz konusu değildir. Boşanma davalarına bakan hakimler, yargılama sürecinde delillere, tanıklara, tarafların ifadelerine dikkate alarak hangi tarafın kusurlu ya da kusursuz, az kusurlu ya da ağır kusurlu veya eşit kusurlu olduğuna hükmeder. Bu kusurlar da hakların ve sorumlulukların tayin edilmesinde en büyük etkendir.
Eşit kusurlu, az kusurlu, ağır kusurlu kavramları ne demektir?
Bazı hal ve hareketler Türk Medeni Kanunu maddelerinde kişinin kusurlu olduğunu açıkla belirtmiştir. Örneğin, kişinin eşine şiddet uygulaması, aldatması, hakaret etmek, yalan söylemek, cinsel ilişkiyi reddetmek, evlilik birliğinin giderlerinden kaçınmak, ayrı bir konutta yaşam sürmek gibi davranışlarda bulunan kişilerin kusurlu sayılacağı açıktır.
Bazı durumlarda ise eşit kusur söz konusudur. Örneğin, kendisine yalan söyleyeni hakaret eden bir eşe fiziksel şiddet uygulanması tarafları birbirine karşı iki farklı davranıştan ötürü eşit kusurlu kılar. Cinsel ilişkiden kaçınan bir eşe karşılık karşı tarafın kendisine bağımsız bir konut tesis etmesi de yine tarafların eşit kusurlu olabileceği durumlara bir örnek olarak sayılabilir.
Yine benzer şekilde maddi ve manevi tazminat talebinde bulunan eşin, mahkemeler tarafından karşı tarafa göre daha az kusurlu ya da kusursuz olması gerekir. Tazminat talep eden, karşı tarafa göre eşit kusurlu ya da ağır kusurlu olması durumunda tazminat talepleri aile davası hakimleri tarafından reddedilir.
Boşanma Davasında Kusur
Boşanma davası eşlerin birbirlerine karşı açabilecekleri Aile hukuku içerisinde yer alan ve çokça bahsedilen bir konudur. Bu kadar hukuk dalında yer alan bir konu olduğu gibi insan yaşamında da çok konuşulan bir olaydır.Boşanma davasının doğru karar verilmesi için aile mahkemesi hakimi boşanmaya sebep olayları incelerken, boşanmaya sebep olan bu olayda hangi eşin kusurlu olduğu tespit etmeye çalışmaktadır. Eğer boşanma davasında boşanma sebebi ve kusur tespit edemediği takdirde dava red olur. Bu durumda da eğer boşanmak hala istiyorsanız, 3 yıl beklemek zorundasınız yada, boşanmaya sebep başka olayların ortaya yeniden çıkması sebebiyle açılabilmektedir.
Boşanma davasında eşit kusur ve tam kusurlu olması veya boşanmaya sebep olma ne anlama gelmektedir. Boşanmada kusur kelimesinin önemi kusur ile birlikte boşanmaya sebep olduğu ve diğer eşin evlilikte beklediği menfaati ortadan kalkdığından dolayı, bir üzüntü bir çöküntü duyması normaldir. Bu nedenle kusur eş bu olaylara sebep olduğu için maddi ve manevi tazminat, eşe nafaka ödemesi kusura dayandırılmaktadır.
Konuyla bağlantılı olarak boşanma davalarında en çok kusur sayılan aldatma boşanma davası nasıl açılır konusu için makaleyi okuyabilirsiniz.
AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?