Evlilik Dışı İlişki Manevi Tazminat | Evlilik Dışı İlişkiye Girdiği İddiasıyla Haksız fiile dayalı olarak açılan manevi tazminat ile ilgili İstinaf Kararı
ÖZET: Davacı tarafın istinaf itirazı yerinde olduğundan kabulü gerekmektedir. Ancak anılan husus yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden, HMK uyarınca İDM.nin kararının kaldırılmasına, tarafların sosyal ekonomik durumları, olayın gerçekleşme şekli, yeri ve zamanı, manevi tazminatın haksız zenginleşme ve fakirleşmeye neden olmaması, hak ve nesafet ilkeleri göz önünde tutularak -…-TL manevi tazminatın hüküm altına alınmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Davacı istinaf isteminin HMK’nun gereğince kabulüne karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek evlilik dışı ilişkiye girdiği iddiasıyla haksız fiile dayalı olarak açılan manevi tazminat isteğine ilişkindir.
İDM’ce yapılan yargılama sonucunda davalının eyleminin doğrudan davacının bedensel ve ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiil olmadığı, Medeni kanunda sadakat yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme bulunmadığı, davacının eşinin evlenme ile kabul ettiği sadakat yükümlülüğünün davalıya yüklenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki, İDM’nin anılan kararının hukuken yerinde olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Somut olayda, boşanma dosyası içeriğinde ve eldeki dava dosyasında dinlenen tanık beyanları, otel kayıtları ve diğer delillerden, davalının davacının eşi de evlilik dışı ilişkiye girdiği tartışmasızdır.
Bilindiği üzere, gerek Anayasamızda, gerek Medeni kanunumuzda aile toplumun temeli olarak kabul edilmiş ve aileyi koruyan hükümlere yer verilmiştir. Aile sadece mensubu olan kişiler için değil toplum için de önemlidir ve hem yazılı hukuk düzenimizde hem de örf ve adet hukukumuzda özel bir yere sahiptir. Bu nedenledir ki ailenin korunmasına yönelik düzenlemeler sadece aileyi değil, tüm toplumu ilgilendirmektedir. Aile mensuplarının birbirlerine karşı yükümlülüklerinin ihlali çoğu zaman toplum düzenini de etkilemekte, yasalar nezdinde koruma önlemlerinin alınması yoluna gidilmektedir. | Evlilik Dışı İlişki Manevi Tazminat
Böylesi öneme sahip aile kurumuna mensup, evli olduğunu bilerek kurulan evlilik dışı duygusal veya cinsel ilişkinin aile kurumuna ve onun mensubu olan kişilere vereceği zarar kaçınılmaz olup, davalının bunu öngörmemiş olması düşünülemez.
Bu nedenledir ki, evli kişilerle ilişki uzun süre suç sayılmış ve aile kurumu bu yolla da koruma altına alınmak istenmiştir. Bu tür eylemlerin, daha sonraki yasal düzenlemeler arasında suç olmaktan çıkarılmış olması, bu eylemin ahlaka aykırılığını ve dolayısıyla haksızlığını da ortadan kaldırmayacaktır. Zira, bir eylemin ceza kanununa göre suç teşkil etmemesi ve müeyyidesinin düzenlenmemiş olması, borçlar hukuku hükümlerine göre ahlaka ya da hukuka aykırı olarak kabul edilmesine engel teşkil etmemektedir.
Diğer taraftan, eşler eşlilik birliğini kurmakla birbirlerine sadakat borcu altına girdikleri gibi, mensubu oldukları aile birliğine karşıda sorumluluk altına girerler. Davacının eşinin evli olmasına rağmen bir başkası ile evlilik dışı ilişkiye girmesi, evlilik sözleşmesi ile bağlandığı, sadakat borcu altına girdiği eşine karşı haksız eylem niteliğindedir.
Davalı, evli olduğunu bilerek davacının eşiyle gayri resmi ilişkiye girmek suretiyle, gerek yasalarca gerek örf ve adet hukukunca korunmayan haksız bir davranış içine girmiştir. Bu davranış da açıkça haksız eylem niteliğindedir. | Evlilik Dışı İlişki Manevi Tazminat
Eş söyleyişle, esasen dava dışı eşin, evlilik birliğinin gerektirdiği sadakat yükümü bulunmakla birlikte, onun evli olduğunu bilen ve buna rağmen onunla ilişkiye giren davalının da dava dışı eşin sadakatsizlik eylemine katıldığında ve her ikisinin de bu haksız eylemlerinden birlikte ve müteselsilen sorumlu olduklarında kuşku bulunmamaktadır.
O halde olayda, TBK.un 61 inci maddesinde düzenlenen birden fazla şahsın müşterek kusurlarıyla bir zarara yol açmaları diğer bir deyimle, tam teselsül hali mevcut olup, davalı doğan zarardan, davacının eşi ile birlikte müteselsilen sorumludur.
Müteselsilen sorumluluğun bulunduğu durumda da davacı, alacağını sorumluların tamamından isteyebileceği gibi bunlardan bir veya birkaçından da isteyebilir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2003 gün ve 2003/9-685 E. 690 K.sayılı kararı)
Şu durumda sorumlulardan birisi olan davacının eşi aleyhine boşanma davasında manevi tazminata hükmedilmesi teselsül ilişkide bulunan davalının sorumluluğunu ortadan kaldıracak bir olgu olarak kabul edilemeyeceği gibi boşanma davasında davacının eşinden manevi tazminat isteğinde bulunmaması yada isteğinden feragat etmesi de davalının davacıya yönelik haksız eyleminin varlığını ortadan kaldırmaz.
Keza, eşin aldatmasında eylem tek olmakla birlikte iki ayrı sonuç doğurmaktadır. Zira eylemin ağırlığı itibariyle yaptırım farklılığı söz konusudur. Buna göre, eşini aldatan kişinin eylemi sonucu eşinin maneviyatına verdiği zarar, üçüncü kişinin verdiği zarardan (gerçekleştirdiği saldırıdan) çok daha ağırdır, Çünkü eşlerin aile değerlerine bağlı kalma yükümlülüğü aile birliğinin korunması ve sağlanmasında en önemli yükümlülüktür.Eşin bu yükümlülüğe aykırı davranması sebebiyle evlilik birliğinin sona ermesindeki kusurundan dolayı aleyhine manevi tazminat davasına hükmedilmesi, üçüncü kişi ile gerçekleştirdiği haksız fiil eyleminden dolayı üçüncü kişiden tazminat istenilmesine engel teşkil etmez. | Evlilik Dışı İlişki Manevi Tazminat
İstinaf Mahkemesi Evlilik Dışı İlişki Manevi Tazminat Kararı
Sonuç itibariyle, davalının davacının eşi ile evli olduğunu bilerek evlilik girdiği dosya içeriğine göre sabit olduğuna davalının sorumluluğu ahlaka ve adaba aykırılık nedeniyle gerçekleşen “haksız fiil”den kaynaklanmakta; dava da yasal dayanağını haksız fiile ilişkin hükümlerden almaktadır.(6098 Sayılı TBK 49, 58 inci maddeleri) Yargıtay HGK.nun 2017/4-1334 Esas, 2017/545 Sayılı 22/03/2017 günlü ve 2010/4-129 E.2010/173 K. sayılı eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğinde olduğu gibi bu eyleme katılan kişinin eylemi bundan ayrı düşünülemez. Dolayısıyla bu eyleme evli olduğunu bilerek katılan kişide diğer eşin uğradığı zararlardan sorumludur.
Hal böyle olunca, açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre, davacı tarafın istinaf itirazı yerinde olduğundan kabulü gerekmektedir. Ancak anılan husus yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden, 6100 Sayılı HMK.un 353/1inci fıkrasının (b-2) bendi uyarınca İDM.nin kararının kaldırılmasına, tarafların sosyal ekonomik durumları, olayın gerçekleşme şekli, yeri ve zamanı,manevi tazminatın haksız zenginleşme ve fakirleşmeye neden olmaması, hak ve nesafet ilkeleri göz önünde tutularak -7.000.00-TL manevi tazminatın hüküm altına alınmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Boşanma avukatı ve aldatma nedeniyle boşanma davası hakkında ki makaleleri bilgi için okuyabilirsiniz. | Evlilik Dışı İlişki Manevi Tazminat
Evlilik Dışı İlişki Manevi Tazminat | Sıkça Sorulan Sorular
DAVACI KADIN DAVA DİLEKÇESİNDEKİ EV EŞYASI ALACAĞI TALEBİNİ GÖSTERDİĞİ DİĞER DELİLLERLE KANITLAYAMADIĞI Davacı kadın dava dilekçesindeki ev eşyası alacağı talebini gösterdiği diğer delillerle kanıtlayamamıştır. Ancak, dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı halde, yemin teklif etme hakkı hatırlatılmamıştır. Bu nedenle, mahkemece ev eşyası alacağı istemiyle ilgili olarak davacı kadına yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılarak, kabul edildiği takdirde usulünce yemine ilişkin yargılama işlemlerinin yerine getirilmesi ve gerçekleşecek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. DAVALI KADININ ÖN İNCELEME DURUŞMASINDAN SONRA DİLEKÇESİYLE MADDİ İLE MANEVİ TAZMİNAT VE YOKSULLUK NAFAKASI TALEBİNDE BULUNDUĞU Davalı kadın cevap dilekçesinde maddi ve manevi tazminatlar ile yoksulluk nafakası yönünden bir beyanda bulunmamış, ön inceleme duruşmasından sonra dilekçesiyle maddi ile manevi tazminat ve yoksulluk nafakası talebinde bulunmuş, davacı tarafın ise bu taleplere yönelik açık muvafakati olmamıştır. İşbu talepler iddianın ve savunmanın genişletilmesi niteliğindedir. Davalı tarafından bu konuda usulünce yapılmış bir ıslah işlemi de bulunmamaktadır. O halde, davalının maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası talepleri hakkında “karar verilmesine yer olmadığına karar verilecek yerde reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. HATALI KUSUR BELİRLEMESİNE BAĞLI OLARAK KADININ MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEPLERİNİN REDDİNİN İSABETSİZLİĞİ Erkeğin kusurlu davranışları aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Mahkemece tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı-karşı davalı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. DAVACI KADIN YARARINA HÜKMOLUNAN YOKSULLUK NAFAKASININ AZ OLDUĞU Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın yararına hükmolunan yoksulluk nafakası azdır. Hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. DAVACI DAVALI KADININ TAŞINMAZ ÜZERİNDE TASARRUF YETKİSİNİN SINIRLANDIRILMASINA İLİŞKİN TALEBİNİN REDDİNE KARAR VERİLMESİ GEREKİRKEN KABULÜNE KARAR VERİLMESİ Davalı-davacı erkek temyizinde sadece adına kayıtlı ….taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasının kaldırılmasını talep etmiştir. Bu husus nazara alınarak davacı-davalı kadının …nolu taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?