Haksız Rekabet Davaları, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 54.maddesi ile 63.maddeleri arasında haksız rekabete yönelik olarak düzenlemeler uygulanmıştır.
Haksız rekabet oluşturulan filer, Türk Ticaret Kanunu’nun 55.maddesi çerçevesinde 6 ana başlık altında, sınırlayıcı olmadığı şeklinde gösterilmiştir. Bu kanun çerçevesinde belirlenmiş olan koşullar;
- Dürüstlük ilkesine aykırı reklamlar ve satış teknikleri yardımı ile diğer hukuka aykırı durumlar
- Sözleşmenin ihlal ya da sonlandırılmasına yöneltici uygulamalar
- Başka kişilerin iş ürünlerinden yetkisi bulunmadan faydalanmak
- Üretim ve iş sırlarını hukuka uygun olmayan biçimde ortaya çıkartmak
- İş koşullarına uygun hareket etmemek
- Dürüstlük kuralına uygun olmayan biçimde işlem koşullarını değerlendirmek şeklindeki uygulanmakta olan filer, haksız rekabet oluşturmaktadır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 55.maddesinin 1.fıkrasında bulunan detaylar çerçevesinde madde çerçevesinde olanaklı olması halinde geniş şekilde açıklamalara yer verildiği, madde lafzı dahilinde belirtilmeyen ancak haksız rekabet oluşturabilecek tüm eylemlerin de bu kapsam dahilinde değerlendirilebilmesine olanak verdiği belirtilir.
Haksız Rekabet Durumunda Açılabilecek Davalar
Haksız rekabet eylemlerini işleyen kişilerin bu davranışlarından kaynaklanmakta olan hukuki ve cezai yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu çerçevede haksız rekabet nedeniyle müşterileri, mesleki itibarı, kredisi, ticari faaliyetleri ya da diğer ekonomik menfaatleri zarar gören ya da bu şekilde bir risk altında kalabilecek kişiler, TTK çerçevesinde dava açabilme hakkına sahiptirler.
Bu tip dava türlerinde zaman aşımı, eylemin belirlenmesinden itibaren 1 yıl ve her koşulda eylemin işlenmesinden itibaren 3 yıl şeklindedir. Bu davalarda hukuk davaları ve ceza davaları şeklinde listelenmektedir. Buna göre;
Haksız Rekabet Durumunda Açılabilecek Hukuk Davaları
- Haksız Rekabet Tespit Davası: Tespit davası, bir fiilin haksız rekabet oluşturabileceğinin belirlenmesine ilişkin açılan bir dava türüdür.
- Haksız Rekabetin Men’i Davası: Bu tip davada, mevcut süren ve haksız rekabet oluşturan bir durum ya da fiilin neticelerinin ortadan kaldırılabilmesi hedefi ile açılmaktadır.
- Maddi Tazminat Davası: Haksız rekabet oluşturan fiil neticesinde zarar görmüş olan kişi-kişiler tarafından açılabilmesi mümkün olan bu dava ile karşı karşıya kalınan zararların tazmini sağlanabilir.
- Manevi Tazminat Davası: Bu dava tipinde Borçlar Kanunu’nun 58.maddesi dahilinde dava açılabilmesi hakkı bulunmaktadır. Dava neticesinde hakim tarafından belirli bir tazminatın ödenmesi ya da eylemin kınanmasına ve bu kararın basın yolu ile ilanının gerçekleştirilmesi yönünde bir karar verebilir.
Haksız Rekabet Durumunda Açılabilecek Ceza Davaları
Haksız rekabet hallerinde cezai yükümlülük Türk Ticaret Kanunu’nun 62.maddesi dahilinde düzenlenmiştir ki bu maddede;
- Yasa dahilinde bulunan haksız rekabet eylemlerinde bulunan kişiler,
- Kendi icap ve tekliflerinin rakiplerine göre tercih edilebilir olması yönünde kişisel pozisyonunu ürünleri, iş ürünleri, ticari uygulamalar ve işleri ile ilgili olarak kasıtlı biçimde ya da yanıltıcı algıda bilgi paylaşımında bulunan kişiler
- Çalışanları, vekilleri ya da diğer yardımcı kişileri, çalıştıranın yada müvekkillerinin üretim yada ticaretteki gizli bilgilerini ele geçirmelerini amacıyla aldatan kişiler
- Çalıştırılanlar ve müvekkillerden, işçilerinin ya da çalışanlarının veya vekillerinin, işlerini gördükleri esnada cezayı oluşturacak bir haksız rekabet eylemini işlediklerini belirleyerek bu eyleme karşı engelleyici müdahalelerde ya da gerçeğe aykırı beyanları düzeltmeyen kişiler bu haksız eylemlerden zarar görmüş olan kişilerin savcılık nezdinde yapılacak şikayet çerçevesinde, 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile karşı karşıya kalmaları muhtemeldir. | Haksız Rekabet Davaları
Haksız Rekabet Davaları | Sıkça Sorulan Sorular
TAZMİNAT DAVASI – SADECE MÜŞTERİ PORTFÖYÜNÜN KULLANILMASININ BAŞLI BAŞINA HAKSIZ REKABET SAYILMAYACAĞI – DAVALININ REKABETİNİN HUKUKA VE DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRI OLDUĞUNUN KANITLANAMADIĞI ÖZET: Davalı şirketin ortağı ve müdürü olan, davacı şirkette yaklaşık 9 yıl boyunca ortak ve müdür olarak çalışmıştır. Bu çalışması nedeniyle edindiği bilgilerin, tecrübelerin ticari sır kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.
Bu süre zarfında davacı şirketin müşteri çevresini tanıması da hayatın normal akışı içerisinde değerlendirilmelidir …’in aynı alanda faaliyet gösteren davalı … kurarak çalışmaya başlaması çalışma hürriyetinin bir gereğidir. Uzun süre davacı şirkette müdür olarak çalışması sebebiyle davacı şirketin müşteri çevresini tanıması kendisine avantaj sağladığı doğrudur. Bu durum başlı başına haksız rekabet olarak değerlendirilemez.
Zira davalı şirket çalışanlarının ya da ortağı ve müdürlerinin davacıyı, müşterilerine haksız bir şekilde kötülediğine dair de dosyada delil de bulunmamaktadır.
Sadece müşteri portföyünün kullanılması başlı başına haksız rekabet sayılmaz. Kaldı ki müşteri portföyü davalı şirket ortağı …’in uzun süre çalışması sonucu hayatın normal akışı içerisinde elde ettiği bilgi ve tecrübe kapsamında değerlendirilmelidir.
Ticari sır olarak kabul edilemez. Kanun, rekabeti değil haksız rekabeti yasaklamış ve yaptırıma bağlamıştır. Ticaret hayatında dürüst rekabet esastır.
Davalının rekabetinin hukuka ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu kanıtlanamamıştır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken kanunun olaya uygulanmasında hata edildiği kanaatine varılmıştır. HAKSIZ REKABET DAVASI – MAHKEME KARARININ GEREKÇESİNDE DAYANILAN DELİLLERİN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİNDE USUL VE YASAYA AYKIRI BİR YÖN BULUNMAMASI – TEMYİZ İTİRAZLARININ REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASI GEREĞİ Davacı vekili; müvekkilinin “….Kuran-ı Kerim” isimli işleme eserin mali hak sahibi olduğunu, kitabın 2011 yılında “S…. Yayıncılık” tarafından yayınlandığını, ilk defa hazırlatılmış tecvidli Kuran’ı Kerim olduğunu, tamamen özgün nitelikteki eserin işleme eser olduğunu, davalının ise “N.. Yayıncılık” adıyla yayınlanan ve müvekkilin eserinden izinsiz olarak alınarak çoğaltılıp yayılan “…Kur’an-ı Kerim” isimli kitabın yayıncısı olduğunu,
Davalının müvekkilin bu eserini renklerden, sayfa altındaki izahlara ve sunuş biçimine kadar izinsiz olarak aynen aldığını, çoğaltılıp yaydığını, davalının eyleminin çoğaltma ve yayma hakkının ihlali yanında haksız rekabet de oluşturduğunu ileri sürerek maddi ve manevi tazminat ile muhtemel tecavüzün men’ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkili tarafından basılan eserlerin tamamının müvekkilinin ve ekibinin emeğinin ürünü olduğunu, tamamının tescilli olduğunu, işlenme olduğu iddia edilen eserin Kuran-ı Kerim olduğunu, davacının ürününün bilinen örneklerden biri olduğunu, davacının ürününün işleyenin hususiyetini taşıyan özgün fikir ve sanat mahsulü olarak kabulünün söz konusu olamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; taraflara ait nüshaların birbirlerinden tamamen farklı olduğu, herhangi bir hak tecavüzünün olmadığı, tazminat şartlarının da oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?