İş Kazası ve İş Mahkemesi Davaları Nasıl Açılır? İş kazası sonucu tazminat davası açılabilmesi mümkündür. Yaşanan bir kazanın iş kazası olarak değerlendirilebilmesi için bazı şartların sağlanmış olması gerekir.
Böyle bir durumda da işçilere bazı haklar doğar. Bu haklardan bir tanesi de tazminattır. İş kazası davaları – iş mahkemesi davaları açılarak hem maddi hem de manevi tazminat talebinde bulunabilmesi mümkündür.
Hangi Durumlar İş Kazası Olarak Sayılır?
İş kazaları ile ilgili bilinen en temel şey kazanın işyeri sınırları içerisinde olması gerektiğidir. Fakat bazı hallerde işyerinde olmayan kazalar da iş kazası olarak adlandırılır ve bazı hakları doğurur. Bu haller de şu şekildedir:
- Çalışanın görev nedeniyle işyeri dışına gönderildiği sırada olan kazalar,
- İşyerinin çalışanına sağladığı araçtayken yaşanan kazalar,
- Emziren kadının sür izni sırasında yaşadığı kazalar.
İş Kazası Halinde Ne Zaman Dava Açılmalıdır?
İş kazasının yaşanmasının ardından dilekçe ile beraber ilgili mahkemeye giderek tazminat davası açılabilir. Bu davalarda görevli olan mahkeme İş Mahkemesi’dir. İş kazası zamanaşımı süresi de Türk Borçlar Kanunu’nun 146. Maddesinde 10 yıl olarak belirlenmiştir. Bu sürenin geçirilmesi durumunda tazminat talebinde bulunulması söz konusu olmayacaktır.
İş Kazası Nedeniyle Tazminat Davası Nasıl Açılır?
Dava açılabilmesi için ilk olarak iş kazasının tespitinin yapılması gereklidir. İş kazası hasar derecesi SGK’nın belirlemiş olduğu hastane ya da sağlık kurumlarında yapılmalıdır.
Kaza geçiren kişinin elinde farklı bir hastaneden verilen rapor olsa bile SGK’nın belirlediği yerlerde de muayene olunması şarttır. Daha sonrasında SGK bir müfettiş atayarak kazaya dair rapor oluşturur. İş kazası geçiren sigortalılar bu raporlar ile beraber İş Mahkemesi’ne giderek dava sürecini başlatabilir.
İş Kazası Tazminatı Miktarı
İş kazası tazminat hesaplamaları yapılırken bazı faktörler göz önüne alınır. Bu tazminatın belirlenmesindeki en önemli unsurlardan bir tanesi hasar derecesidir.
İş kazası sonucunda ölen bir kişinin mirasçıları da tazminat davası açabilir. Bu kişilerin alacağı tazminat ile iş kazasından hafif yararlanan kişinin alacağı tutar bir olmayacaktır. Bunun yanı sıra tarafların ekonomik durumu da tazminatın ne kadar olacağı konusunda etkilidir.
İşçilerin ve işverenlerin kendi haklarının korunması adına belirlenmiş olan kuralları içeren İş Kanunu aynı zamanda işçilerin işyeri içindeki faaliyetleri sırasındaki korunmalarının da sağlanması hakkında detaylar içermektedir. İş Kazası Davaları – İş Mahkemesi Davaları
Bu noktada özellikle iş sağlığı ve güvenliği ile işçinin her türlü iş kazasından korunmasının sağlanması işverenin sorumlulukları altında bulunmaktadır.
İş Kazası İle İlgili Yasal Haklar
Kanunlara göre her bir işverenin kendi unvanı altında bulunan işyerlerinde işçilerinin güvenliği sağlayacak şekilde tüm önlemleri almış olması gerekmektedir. Bu işyerinin fiziki yapısının güvenlikli bir ortama dönüştürülmesi şeklinde gerçekleşebileceği gibi aynı zamanda iş güvenliğini artıracak olan araç ve gereçlerin kullanımının artırılması ile de mümkün olabilmektedir.
İşverenlerin kendi üstlenmeleri gereken sorumlulukları ile ilgili tüm işlemleri yapmış oldukları konusunda avukat yardımı alması kesin çözüm olabilmektedir. Yasada iş kazası açık bir şekilde tanımlanmıştır. Buna göre işyerindeki çalışma faaliyeti sırasında ya da aynı işverene bağlı başka bir işyerinde meydana gelen tüm kazalar iş kazası olarak değerlendiriliyor.
Bununla birlikte işveren tarafından verilen bir görev doğrultusunda resmi olarak çalışmakta olduğu işyeri dışında başına bir iş kazası gelmiş kişilerin de yine aynı şekilde haklarını talep etmesi mümkün olmaktadır. İş kazaları ile ilişkilendirilecek son önemli husus çalışma döneminin ardından kişide ortaya çıkan engel ya da ruhsal sorunlar olmaktadır.
Bu nedenle işçilerin işten ayrılmalarının ardından bile hukuki olarak iş kazası aracılığı ile taleplerini dile getirmesi söz konusu olabiliyor. Bu nedenle işverenlerin çalışma ortamlarının güvenliğinin sağlanması konusunda dikkatli olması gerekmektedir.
İşverenin görev yetkileri altında bulunan işçilerin başına gelen iş kazalarının değerlendirilmesinde işçinin çalışmasının bağımsız olup olmamasına dikkat edilerek bir karar verilmesi sağlanmaktadır. Buna bağlı olarak sigortalı çalışan her kişinin daha sonradan karşılaştığı iş kazasının kendisine getirmiş olduğu kayıpları ve zararları daha sonradan talep etmesi mümkün oluyor. İş Kazası Davaları – İş Mahkemesi Davaları
İş kazalarının resmi bir şekilde iş kazası olarak tanımlanması için sonradan ortaya çıkan ruhsal ve fiziksel engellerin haricindeki durumlarda bazı bildirimlerin zorunlu olarak yapılması gerekmektedir. Bunun için iş kazasının gerçekleştiği yere bağlı kolluk kuvvetlerinin bilgilendirilmesi ilk aşama olacaktır.
Bu durum kazanın resmi olarak ne zaman ve ne şekilde gerçekleştiğinin belgelenmesi açısından da önemlidir. Bu zorunlu tutulan eylemle birlikte yapılması gereken en önemli işlemlerden biri de işveren tarafından Sosyal Sigortalar Kurumu’na kaza ile ilgili olarak bildirim yapılmasıdır.
Bu konuda işverenin yasal olarak üç gün süreyle belirlenmiş olan zamanaşımı süresine uygun şekilde bildirim yapması gerekiyor. İş kazalarının gerçekleşmesinin ardından işçilerin yaralanma ve ölüm gibi ciddi durumlarla karşılaşması halinde olayın sadece bir iş kazası davası olmasının ötesinde sorumluların ceza alması adına ceza davası olarak yürütülmesi de söz konusu olmaktadır.
Bu noktada Cumhuriyet Başsavcılığı ve kolluk güçleri tarafından yapılan soruşturmalar sonucunda belirlenen sorumlular hakkında cezai işlem başlatılması yönünde kararların verilmesi sağlanır. İş kazaları sonrasında mağdur duruma düşen kişiler kendi zararlarının karşılanması adına ceza davalarının yanı sıra maddi ve manevi tazminat talebiyle de dava açabilirler.
Bu davalar ancak kişilerin çalışma hayatını kesintiye uğratacak, tamamen engelleyecek olan durumlarda mümkün oluyor. Ayrıca ölen kişinin yakınlarının da yine aynı tazminat talebiyle haklarını alması söz konusu olmaktadır. İş Kazası Davaları – İş Mahkemesi Davaları
İş Kazalarında Tazminat Davası
İş kazaları kişileri sadece fiziksel olarak zarara uğratan bir kaza olarak değerlendirilmemelidir. Başına iş kazası gelmiş olan kişiler yaşadıkları kusurların ardından uzun süre çalışmamakta, tekrar işe döndüklerinde eski performansları ile etkin bir şekilde iş üretememe, çalışma gücü kaybı yaşayarak iş ortamında verimsiz kalma, hastanede bulunulmuşsa bu sürede çalışamamaktan dolayı gelen pek çok sebeple maddi olarak zarara uğramaktadır.
İşçinin bu zararlarının karşılanması için maddi tazminat talebiyle dava açarak haklarını istemesi mümkün olabiliyor. Hem çalışma süreleri içindeki hem de daha sonrası için yaşanabilecek olan kayıpların bu noktada istenebilmektedir. İş kazalarının ölümle sonuçlandığı durumlarda da kişilerin yine aynı taleplerle mahkemeye başvurmaları söz konusu olabiliyor.
Ancak burada tazminat talebinde bulunacak olan kişiler ölen kişinin yakınları olmaktadır. Bu tür davalarda ölen kişinin defnedilmesi, cenaze işlemlerinin yapılması, ölmeden önce tedavi olma sürecinde karşılaşılan tüm hastane ve tedavi işlemlerinin yapılması sırasındaki giderlerin karşılanması sağlanır.
Bunlara ek olarak ölen kişinin sağlığı süresinde kendisi tarafından maddi olarak desteklenmiş birinci dereceden yakını olması zorunlu olmayan kişiler de maddi tazminat talebiyle dava açabilmektedir. Bu davalar destekten yoksun kalma gerekçesi ile açılabiliyor.
İşçilerin iş kazalarının ardından manevi tazminat talebiyle dava açabilmesi ancak bazı koşulların yerine gelmesi halinde mümkün olmaktadır. Bu durumlar kişilerin ölmeden önce yardımını almakta olan ve iş kazasının sonrasında destekten yoksun kalmış olan kişiler için geçerli olmaktadır.
Bu noktada mahkemeler manevi tazminat alacak olan kişilerin ölen işçinin yardımına muhtaç olan kişilerden olmasına dikkat ederek bir karar vermektedir. İş Kazası Davaları – İş Mahkemesi Davaları
İş Kazası Davaları İle İlgili Bilinmesi Gerekenler
İş kazaları gerekçesi ile dava açmak isteyenlerin başvurularını iş mahkemelerine yapması gerekmektedir. Burada iş kazasının gerçekleşmiş olduğu bölgede görevli olan iş mahkemesine başvuru yapmak esas alınmıştır.
Kişiler kendi davalarını anlatan bir dava dilekçesi ile mahkemeye başvuru yaptığı takdirde davalarını açabiliyorlar. Dava dilekçesine ek olarak kişilerin uğradıkları zararları belgelemelerini ve mahkemeye sunabilmelerini sağlayacak olan her türden faturanın, evrakın ve belgenin de dava dosyasına dahil edilmesi gerekmektedir.
İş kazası davalarının sonuçlanması davanın kendi özelliklerine bağlıdır. Dava dilekçelerinin tebligat süreleri, bilirkişi incelemelerinin yapılması gibi teknik detayların yanı sıra davaya bakan mahkemelerin de iş yoğunluğunun dava süresinde etkisi bulunmaktadır.
Tüm bu detaylara göre süresi farklılık gösteren davalar yaklaşık 1 ile 2 yıl arasında sonuçlanmaktadır.
İş Kazası Davaları – İş Mahkemesi Davaları Sıkça Sorulan Sorular
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI İSTEMİ – BİRLİKTE GÖRÜLMESİ GEREKEN DAVALARIN SONRADAN TEFRİKİNİN GÖREVE İLİŞKİN KURALLARI DEĞİŞTİRMEYECEĞİ.
BÜTÜN TALEPLER YÖNÜNDEN İHTİLAFIN ÖZEL MAHKEME OLAN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNCE ÇÖZÜME KAVUŞTURULMASI GEREKTİĞİ.
ÖZET: Gerek davalılar araç maliki ve araç sürücüsü ve gerekse de davalı … hesabının sorumluluğu aynı maddî olaydan kaynaklanmış ve zarar tek olduğundan, davaların birlikte görülmesi zorunludur. Mahkemece, birlikte görülmesi gereken davaların sonradan tefrik edilmesi, göreve ilişkin kuralları değiştirmez. Bütün talepler yönünden ihtilafın özel mahkeme olan asliye ticaret mahkemesince çözüme kavuşturulması gerekir.
TAZMİNAT DAVASI – BİLİRKİŞİ RAPORLARINDA KUSUR ORANI MALULİYET ORANI VE MADDİ TAZMİNATIN İŞ HUKUKU İLKELERİ ÇERÇEVESİNDE USULÜNCE VE GEREKÇELERİ DE BELİRTİLEREK GÖSTERİLDİĞİ – HÜKÜMDE KAMU DÜZENİNE AYKIRILIK DA GÖRÜLMEDİĞİ.
ÖZET: Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarında kusur oranı, maluliyet oranı ve maddi tazminatın iş hukuku ilkeleri çerçevesinde usulünce ve gerekçeleri de belirtilerek gösterildiği, mevcut raporların hüküm vermeye yeter nitelikte olduğu,
Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, hükümde kamu düzenine aykırılık da görülmediği anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
TAZMİNAT DAVASI – DAVACININ MESLEKTE KAZANMA GÜCÜNÜN KAYBI DERECESİNE İLİŞKİN YARGILAMA ÖNCESİNDE VE YARGILAMA SIRASINDA YUKARIDA BELİRTİLEN ŞEKİLDE İTİRAZI BULUNMADIĞI – MAHKEMENİN VAKIA VE HUKUKİ DEĞERLENDİRMESİNDE USUL VE ESAS YÖNÜNDEN YASAYA AYKIRILIK BULUNMADIĞI.
ÖZET: Davacının meslekte kazanma gücünün kaybı derecesine ilişkin yargılama öncesinde ve yargılama sırasında yukarıda belirtilen şekilde itirazı bulunmadığından ve dosya içeriğinde aksine bir sağlık raporu da yer almadığından, davacı vekilinin maluliyet oranının hükme esas alınan orandan daha yüksek olduğuna ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?