Ölünceye Kadar Bakım Sözleşmesi Saklı Pay İhlali Halinde Hangi Dava Açılır? Ölüme kadar bakım yapmak için pay hakkı kavramının iyi anlaşılması için ilk önce ölünceye kadar bakma sözleşmesi ve saklı pay hakkında bilgi sahibi olmak gerekir.
Aksi halde ölünceye kadar bakma sözleşmesi saklı pay konusunun anlaşılması mümkün olmaz.
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Nedir?
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu tarafından tanımlanmıştır. 611 ile 619. Maddeler arasında tanımlanmış bu hak için bakım borçlusu olan kişinin, bakım alacaklısı ile olan ilişkisi belirlenir.
Buna göre bakım alacaklısı ölünceye değin bakılıp gözetilir, bakım alacaklısının mal varlığı öldüğü zaman bakım borcu olan kişiye devredilir.
Bu kurallar sözleşmede geçerlidir. Bakım borçlusu bakım alacaklısı tarafından mirasçı atanmış olacağından miras sözleşmesi ile ilgili hükümler uygulanır.
Ölünceye Kadar Bakım Sözleşmesinde Taraflar Kimlerdir?
Kanunun 611. Maddesine göre ölünceye bakma sözleşmesinde 2 farklı taraf olur. Bir tarafa bakım alacaklısı diğer tarafa ise bakım alacaklısı denir.
Tabirden de anlaşılacağı üzere bakım alacaklısı ölünceye kadar bakılması gereken kişi, bakım borçlusu ise söz konusu bakımı vermekle yükümlü olan kişidir. Bakılmak ile kasıt herkes tarafından farklı anlaşılabilmektedir.
Bakımın içine giyecek ihtiyacı, yiyecek ihtiyacı, hastalandığı zaman doktor masrafları gibi konular dahildir. Yargıtay’a göre bakım alacaklısı kişi ile ileri derece akraba düzeyinde ilgilenilmesi gerekir.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi ve saklı pay hususlarında bu iki tarafın iyi anlaşılması gerekir.
Kanunun 612. Maddesine göre sözleşme yapılırken yazılı şekilde kaleme alınmalıdır. Aksi halde ölünceye kadar bakım sözleşmesi saklı pay sözleşmesinin yasal olarak geçerliliği olmayacaktır.
Hatta bu sözleşmeler yapılırken noter huzurunda yapılmalıdır. Sulh hukuk hakimi önünde düzenlenmesi de geçerli kabul edilmektedir. Sözleşme düzenlenirken 2 tane şahit huzurunda olmalıdır.
Hukuk düzenlemeleri incelendiği zaman, kişinin sahip olmuş olduğu mallar üzerinde tasarruf yetkisi herhangi bir kısıtlamaya uğramamıştır. Bu da şahısın hayatta olduğu süre boyunca sahip olduğu malları kullanma ve istediği kişilere verme yetkisinin olduğu anlamına gelir. Kişi dilerse malın satabilir, dilerse bağış yapar ya da ipotek ettirebilir.
Ölünceye Kadar Bakım Sözleşmesi Saklı Pay Sorunu Nasıl Çözülür?
Ölünceye kadar bakım sözleşmesi saklı pay sorununu anlatmadan önce bilinmesi gereken hususlardan bahsetmekte yarar vardır. Bunlar ölünceye kadar bakma sözleşmesi, saklı pay kavramlarıdır.
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinde Bilinmesi Gerekenler
Türk Borçlar Kanununda 611. Madde ile 619. Maddeler arasında düzenlenen ölünceye kadar bakma sözleşmesi 611. Madde de tanımlanmıştır.
611. maddeye göre Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Bakım borçlusu, bakım alacaklısı tarafından mirasçı atanmışsa, ölünceye kadar bakma sözleşmesine miras sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır.
611. maddeye göre ölünceye kadar bakma sözleşmesinde 2 taraf mevcuttur. Bunlar bakım borçlusu ve bakım alacaklısıdır. Kanunun tabirinden hareketle bu kişileri tanımladığımızda bakım borçlusu bakım alacaklısı olan kişiye o ölene kadar bakıp gözetmekle yükümlüdür.
Bakıp gözetmekten kasıt ise dar anlamda düşünülmemelidir. Bakım alacaklısının bütün ihtiyaçlarını gidermekle mükellef olan bakım borçlusu onun barınma ihtiyacından giyecek, yiyecek ihtiyacına kadar, hasta olduğu zaman doktor ve tedavi masraflarına kadar her türlü sorumluluk bakıp gözetme kavramı içerisinde değerlendirilmektedir.
Yargıtay’a fazlası ile konu olan ölünceye kadar bakma sözleşmesinde bakım borçlusu bakım alacaklısını artık bir akraba olarak görme hususuna kadar ileri derecede onunla ilgilenmektedir.
Tam 2 tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğundan ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım alacaklısı da bakım borçlusuna birtakım konularda sorumludur yani borçludur. Bakım alacaklısı da kendisi ölünce bakım borçlusuna bir veya birden fazla taşınmazını devretmek hususunda anlaşmıştır.
Borçlar hukukunda sözleşmeler hususunda temel prensip şekil serbestîsidir. Bazı hususlarda kanun koyucu hem tarafları koruma altına almak hem de tarafların bu sözleşmeyi yapma hususunda uyarmak için geçerlilik şartları koyabilmektedir. Bu şartlar gerçekleşmediği takdirde taraflar borçlarını ifa etmiş olsalar dahi sözleşme geçersiz sayılmaktadır.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi içinde şekil şartları konmuştur. Bu şekil şartları Türk Borçlar Kanunun 612. Maddesinde dile getirilmiştir.
612. maddeye göre sözleşme belli kurumlar kapsamında yazılı şekilde yapılmalıdır. Aksi takdirde bir geçerlilik söz konusu olmayacaktır. Daha da ayrıntılı incelediğimizde geçerlilik şartını şunları izah edebiliriz. Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde öncelikle sözleşme noter huzurunda ya da sulh hukuk hakimi önünde düzenlenmelidir. 2 şahit huzurunda düzenlenecek olan sözleşme vasiyetname şeklinde yazılı olarak gerçekleştirilmelidir.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi sonuç olarak şekil şartına tabi 2 tarafa da bor yükleyen ve tarafların birinin bakım borçlusu olarak bakım alacaklısına ölünceye kadar bakmayı taahhüt eden ve bakım alacaklısının da bakım borçlusuna bir ya da birden fazla taşınmazını devretmeyi taahhüt eden bir sözleşmedir.
Mirasta Saklı Pay
“Yakın kan hısımlığı ve aile münasebetlerinden doğan bağlar, kanun koyucuları, bazı kanuni mirasçılara miras hisselerinin belirli kısmı zerinde, murisin iradesiyle bertaraf edilmeyen bir hak tanınmaya zorlanmıştır. Yasamızda murisin kullanamayacağı hakka saklı pay, yasanın sağladığı bu payı kullanan mahfuz sahibi denir.
Yargıtay 1993 tarihinde bu şekilde saklı pay kavramını tanımlamıştır. Saklı payı daha açık şekilde ifade etmek gerekirse şunları söyleyebiliriz: yasal mirasçıların miras bırakanın mirasında hak kaybına uğramaması için kanun koyucunun koymuş olduğu paylara denmektedir.
Medeni kanunun miras hukuku kısmında hüküm altına alınan saklı pay oranlar zümre sistemine ayrılmış yasal mirasçılar için ayrı ayrı düzenlemiştir. Saklı payı hüküm altına alan kanun koyucu yukarıda da izah etmiş olduğumuz üzere yasal mirasçıların hak kaybına uğramasını engellemek istemektedir.(Ölünceye Kadar Bakım Sözleşmesi Saklı Pay)
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinde Saklı Pay Sorunu
Hukuk düzeni kişinin sahip olduğu mallar üzerindeki tasarruf yetkisine herhangi bir kısıtlama getirmemiştir. Şahıs yaşarken sahiplendiği mallarda kullanma veya istediği kişiye verme yetkisine sahiptir. Satabilir, bağışlayabilir, ipotek ettirebilir, rehin edebilir. Fakat kanun koyucu ölüme bağlı tasarruflarda birtakım kısıtlamalar getirmiştir.
Bu kısıtlamalar yasal mirasçıların miras üzerinde hak kaybına uğramasını engellemek için getirilmiştir. Miras bırakan saklı paylara zarar gelecek derecede tasarruf yapamaz. Yaptığında da kanun koyucu bu işlemin geçersiz olduğunu ifade ederek yasal mirasçıların dava açmasına izin vermişlerdir. Bu davalardan biri de tenkis davasıdır.
Tenkis davasını tanımlamak gerekirse: miras payının tamamlanması için açılan tenkis davası, miras bırakanın ölüme bağlı yaptığı tasarruf yetkisinin saklı pay oranını aşması durumunda saklı paya halle gelmesini önlemek için murisin ölümünden sonra açılan davadır. Kanun koyucu Türk Medeni Kanununda hüküm altına almıştır.
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Muvazaa konulu makaleyi okuyabilirsiniz.
Ölünceye Kadar Bakım Sözleşmesi Saklı Pay Sıkça Sorulan Sorular
TAPU İPTAL TESCİL DAVASI – MURİSİN TAŞINMAZDA HAK SAHİBİ OLACAK KARDEŞİNİN FELÇ GEÇİRDİĞİ – BU SÜRE ZARFINDA DAVALININ MURİS KARDEŞİNE BAKARAK BÜTÜN İHTİYAÇLARINI KARŞILADIĞI – DAVALIYA YAPILAN TEMLİKİN MAL KAÇIRMA AMAÇLI YAPILMADIĞI.
ÖZET: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Somut olaya gelince; murisin dava dışı diğer kardeşleri yani taşınmazda hak sahibi olacak isimler dahi,…’nin felç geçirdiğini, uzun süre yatalak kaldığını, …’nin bakımının masraflı olduğunu, bu süre zarfında davalının muris kardeş…’ye baktığını, bütün ihtiyaçlarını karşıladığını, Silivri’de alınan evin bedelinin tamamını…’in ödemesine rağmen ½ payını muris… adına tescil ettirdiğini, murisin de bunların karşılığı ve minnet duygusu ile taşınmazları davalıya temlik ettiğini beyan etmişlerdir.
Bu durumda davalı …’e yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı yapılmadığı dolayısı ile muvazaalı olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olmasından dolayı hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?