Sadakatsizlik Nedeniyle Manevi Tazminat Nasıl İstenir? Aldatmada manevi tazminat ne kadar olur?

Sadakatsizlik Nedeniyle Manevi Tazminat Nasıl İstenir? Aldatmada manevi tazminat ne kadar olur?
Evlilik, nikah akdi ile kurulur ve evlenme sonucunda karı koca olan tarafların birbirlerine karşı bir takım hak ve yükümlülükleri doğar. Sadakat yükümlülüğü de bunlardan biridir.

Sadakatsizlik sebebine dayanan manevi tazminat konusu ile bağlantılı olması sebebiyle sadakatsizlik nedeniyle boşanma davası hakkında bilgi alabilirsiniz. Aldatılan kişinin, aldatılma nedeniyle uğradığı manevi zararın tazminini sadakat yükümlüsü olan eşinden talep edebileceği hususunda TMK. m. 185, 174/2 hükümleri karşısında hukuken herhangi bir tartışma yoktur. Çünkü, eşler arasında evlenme ile oluşan sadakat yükümlülüğü bulunmaktadır.

(TMK m 185). Evlilik, nikah akdi ile kurulur ve evlenme sonucunda karı koca olan tarafların birbirlerine karşı bir takım hak ve yükümlülükleri doğar. Sadakat yükümlülüğü de bunlardan biridir. Evlilik birliği gereğince eşin, diğer eşten, kendisine sadık kalmasını isteme hakkı, duygusal ve cinsel bakımdan bilimlerine bağlı bulunmayı ve aldatmamayı kapsar.

Zina ile Sadakatsizlik Arasındaki Fark Nedir?

Zina ve sadakatsizlik, evlilik içerisindeki iki temel ihlalden biridir. Zina, evlilik bağları içinde eşlerden birinin üçüncü bir şahıs ile cinsel ilişkiye girmesi durumunu ifade ederken, sadakatsizlik daha geniş bir spektrumu kapsar. Zina, hukuki açıdan daha somut bir ihlal olarak değerlendirilir ve genellikle özel boşanma sebebi olarak kabul edilir. Bununla birlikte, sadakatsizlik, eşlerden birinin diğerine karşı duygusal veya fiziksel olarak ihanet etmesi olarak tanımlanabilir ve genel boşanma sebepleri arasında yer alır. Zina, cinsel ilişki gerektirdiğinden, somut delillerle ispatlanması gerekirken, sadakatsizlik durumunda ise ihanetin boyutu ve etkisi daha geniş yelpazede değerlendirilir.

Boşanma Davası Devam Ederken Sadakat Yükümlülüğü Devam Eder Mi?

Evet, boşanma süreci tamamlanıncaya kadar eşler arasındaki sadakat yükümlülüğü devam eder. Boşanma davası başlamış olsa dahi, eşler hâlâ yasal olarak evli kabul edilir ve bu süreçte birbirlerine karşı sadık kalmakla yükümlüdürler. Bu dönemde gerçekleşen herhangi bir sadakatsizlik hareketi, mahkeme tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olarak değerlendirilebilir ve boşanma kararını etkileyebilir.

Sadakatsizlik Manevi Tazminat Ne Kadar Olur?

Sadakatsizlik sebebiyle talep edilen manevi tazminat miktarı, davaya konu olan durumun özgünlüğüne, tarafların ekonomik durumlarına ve yaşanan olayın şiddetine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Mahkemeler, sadakatsizlik nedeniyle duygusal zarara uğrayan tarafın yaşadığı mağduriyeti dikkate alarak manevi tazminat kararı verir. Bu tazminatın miktarı, somut olayın koşullarına ve tarafların mali güçlerine göre belirlenir, genellikle zarar gören tarafın lehine bir miktar üzerinden kararlaştırılır.

Sadakatsizlik Nedeniyle Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?

Sadakatsizlik nedeniyle açılan boşanma davalarının süresi, davanın karmaşıklığına, delillerin toplanma sürecine, mahkemelerin iş yüküne ve tarafların dava sürecindeki tutumlarına göre değişebilir. Ortalama olarak, zina ispatlandığında 9 ay ile 15 ay arasında bir sürede sonuçlanabilir. Ancak, dava sürecinin uzaması ya da kısalması, davanın özelliklerine ve yargılama aşamasındaki gelişmelere bağlıdır.

Eşlerin Sadakat Yükümlülüğü Ne Zamana Kadar Devam Eder?

Eşlerin birbirlerine karşı olan sadakat yükümlülüğü, evlilik süresince devam eder ve yalnızca evliliğin yasal olarak sona ermesiyle son bulur. Türk Medeni Kanunu'nun ilgili maddelerine göre, evlilik birliği içerisinde eşlerin birbirlerine sadık kalmaları, yardımcı olmaları ve birlikte yaşamaları gerekmektedir. Bu yükümlülük, evlilik hukuki olarak sonlandırılana kadar devam eder.

Sadakat Yükümlülüğüne Aykırılık Nedir?

Sadakat yükümlülüğüne aykırılık, eşlerden birinin evlilik birliğine zarar verecek davranışlarda bulunmasıdır. Bu, sadece fiziksel ilişkileri kapsamaz; aynı zamanda eşlerin birbirlerine karşı güvenlerini sarsacak her türlü davranışı da içerir. Sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlar, evliliğin temelinden sarsılmasına neden olabilir ve boşanma sebebi olarak kabul edilebilir.

Eşler Ne Kadar Ayrı Kalırsa Boşanır?

Türk hukukunda, ayrı yaşama temelinde bir boşanma davası açılabilmesi için öncelikle tarafların en az üç yıl süreyle ayrı yaşamış olmaları gerekmektedir. Bu süre zarfında eşlerin bir araya gelmemiş olması ve evlilik birliğinin fiilen sona ermiş olması gereklidir. Ayrıca, bu süre içinde açılan ve reddedilen bir boşanma davasının varlığı da gerekir.

Sadakat Yükümlülüğü Neleri Kapsar?

Sadakat yükümlülüğü, evlilik içinde eşlerin birbirlerine karşı olan cinsel, duygusal ve ekonomik bağlılıklarını ifade eder. Bu yükümlülük, eşlerin birbirlerine sadık kalma, destek olma ve evlilik birliğini koruma yükümlülüklerini kapsar. Eşler, evlilik süresince birbirlerine karşı bu yükümlülükleri yerine getirmekle sorumludurlar.

Evlilikte Sadakat Yükümlülüğü Nedir?

Evlilikte sadakat yükümlülüğü, eşlerin birbirlerine karşı olan cinsel, duygusal ve maddi bağlılıklarını kapsayan bir kavramdır. Bu yükümlülük, eşlerin birbirlerine sadık kalmalarını, destek olmalarını ve evlilik birliğini korumalarını gerektirir. Türk Medeni Kanunu, eşlerin birlikte yaşama, birbirine sadık kalma ve yardımcı olma yükümlülüğünü açıkça belirtir.

Sadakat Yükümlülüğü Ne Zaman Başlar?

Nişanlılar arasında sadakat yükümlülüğü, nişanlanma anından itibaren başlar ve evlilikle son bulur. Nişanlılık sürecinde, taraflar birbirlerine karşı belli bir sadakat seviyesi taşırlar. Bu yükümlülük, nişanlılık evlilikle sonuçlanırsa, evlilikteki sadakat yükümlülüğüne dönüşür. Eğer nişanlılık evlilik dışında bir nedenle sona ererse, taraflar arasındaki sadakat yükümlülüğü de sona erer.

Sadakatsizlik Manevi Tazminat Boşanma Aşamaları?

Bu hak, sözleşmeden doğan nispi nitelikte haktır. Buna karşın, aldatmaya katılan üçüncü kişiden manevi tazminat talebinde bulunup bulunamayacağı hususu tartışmalıdır. Nitekim Yargıtay da daha önceki içtihatlarında üçüncü kişinin tazminattan sorumlu olacağını kabul etmişken; son zamanlardaki içtihatlarında aksi yönde kararlar vermeye başlamıştır.

Aldatılan eşin, üçüncü kişiden tazminat isteminde bulunabilmesi için istinat edebileceği birden fazla hukuki sebep bulunduğundun bunların tek tek irdelenmesinde fayda vardır. | Sadakatsizlik Manevi Tazminat Bunlardan birincisi aldatılan eşin, üçüncü kişiden, bu kişinin aldatmaya katılmak suretiyle kişilik hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle manevi tazminat talep etmesidir Bu talep, sadakat yükümlülüğünün, eşlerin kişilik haklarının bir parçası olarak kabul edilmesi esasına dayanır.

Sadakat yükümlülüğünün, mutlak bir kişilik hakkı olduğunun kabulü halinde; bu hak herkese karşı dolayısıyla da aldatmaya iştirak eden üçüncü kişiye karşı da ile sürülebilir. Üstelik bunun için eşe karşı dava açılması şartı da aranmaz. Aldatılan eş, eşiyle birlikte veya eşini dava etmeksizin sadece üçüncü kişiden manevi tazminat isteyebilir. Ne var ki, sadakat yükümlülüğü herkese karşı ileri sürülebilecek mutlak bir hak olmayıp nisbi bir hak olduğundan bu sebebe dayalı olarak manevi tazminat istenmesi mümkün değildir.

Sadakatsizlik Manevi Tazminat Zira az yukarıda da açıklandığı üzere sadakat yükümlülüğü sadece eşler arasında hüküm ve sonuç doğurabilecek ve sadece eşlerce ihlal edilebilecek bir nisbi hakka dayanmaktadır.

Yani TMK'nun 185/3. maddesi emredici bir norm olmakla birlikte, bu emredicilik sadece evlilik birliğinin tarafları olan eşler açısından hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmesini sağlamaya uygundur. Üçüncü olarak, TBK'nun 49/2. maddesine dayanılabilir.

Gerçekten bu maddeye göre zarara sebep olan fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille kasten başkasına zarar veren kişi için de haksız fiil sorumluluğu vardır. Ancak haksız fiil sorumluluğunun doğması için ahlaka aykırılık yeterli değildir. Bunun yanında, failin zarar görene zarar verme kastıyla hareket etmesi de şarttır. Ağır kusur türlerinden biri olan kastta, haksız fiil failinin, sonucu bilerek ve isteyerek hareket etmesi gerekir.

TBK'nun 49/2. maddesinde tercih olunan "kasten" terimi, sadece bilmeyi değil, aynı zamanda istemeyi de içerdiğinden; 818 sayılı BK’nun 41/2 Maddesinde kullanılan "bilerek" teriminden açıkça farklıdır. Özetle ifade edilecek olursa, üçüncü kişinin TBK’nun 49/2 maddesi kapsamında haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilmesi için, ahlâka aykırılık ve kasten zarar verme şeklindeki iki unsurun da olayda birleşmesi gerekir.

Aldatmaya iştirak fiilinde üçüncü kişinin fiilinin ahlâka aykırı olduğunda şüphe yok ise de, kasıt unsurunun (aldatılan eşe zarar verme kastının) her olay için ayrı ayrı değerlendirilmesi icap eder Bu nokta da hemen ifade edilmelidir ki, evli olduğunu bildikleri bir kişiyle ilişkiye giren tüm üçüncü kişilerin aldatılan eşe zarar vermeyi bilerek ve isteyerek hareket ettiklerine ilişkin bir ön kabul yerinde değildir.

Sadakatsizlik Manevi Tazminat Belirlenmesi

Öte yandan, yeri gelmişken, olası kastla hareket etme üzerinde durulmasında da yarar vardır. Olası kast, mağdurun zarar görmesini göze alarak ancak bunu özellikle istemeden hareken gerçekleştirme olarak tanımlanabilir. Evli olduğunu bildiği bir kişiyle ilişkiye giren üçüncü kişi, aldatılan eşin zarara uğrayacağını biliyor ve bunu istememekle birlikte göze alıyorsa olası kastla hareket etmiş kabul edilir.

Olası kast, TBK'nun 49/2. maddesi anlamında sorumluluğu doğurmaya yeterli değildir. Burada aranan kast, açıkça doğrudan kasttır. Dolayısıyla bu madde uyarınca sorumluluğun kabul edilebilmesi için salt ilişki içinde olma yeterli değildir. Bunun yanında aldatılan kadının açıkça hedef alındığını, onun zararının bilerek istendiğini gösterir iz ve işaretlerin bulunması ve ispatlanması da aranır.

Dördüncü olarak, aldatılan eş, üçüncü kişinin müteselsil sorumluluk ilkesi uyarınca manevi tazminatla sorumlu tutulmasını isteyebilir. TBK' nun 61. maddesine göre, birden fazla kişi birlikte bir zarara yol açmaları veya aynı zarardan çeşitli sebeplerle sorumlu olmaları durumunda müteselsilen sorumlu olurlar. Bu madde uyarınca aldatma fiiline iştirak eden üçüncü kişinin zarardan sorumlu tutulabilmesi için, fiilinin hukuka aykırı olması gerekir.

Eğer üçüncü kişinin fiili, haksız fiil olarak nitelenebiliyorsa; aldatan eşle birlikte TBK’nun 61. maddesi çerçevesinde müteselsilen sorumlu olur Aksi halde üçüncü kişinin sadece aldatma fiiline iştirak etmesi nedeniyle sorumlu tutulabilmesi mümkün değildir.

Beşinci ve nihai olarak şu ifade edilmelidir ki, az önce açıklanan hukuksal sebeplerden birinin varit olduğu ve aldatma fiiline iştirak eden üçüncü kişiden tazminat istenebileceği kabul edilse bile, bu istemin iyi niyet ilkesi çerçevesinde kalması gerekir. Bu bağlamda, yaşanan aldatma olayından sonra, eşinden boşanmak bir yana; ondan tazminat bile istemeyen kişinin, uğradığı manevi zarardan sadece üçüncü kişiyi sorumlu tutması, ne iyi niyet ilkesi ile ne de hakkaniyet duygusuyla bağdaşır nitelikte kabul edilebilir.

Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa, gerek telefon kayıtlarından gerekse tanık anlatımlarından, davanın tarafı olmayan eş ile davalının evlilik dışı ilişki yaşadıkları, bu ilişkinin, davacının çocuklarının babalarına ait telefon kayıtlarına bakmaları sonucunda açığa çıktığı sabittir. Ne var ki, bu ilişkinin davacıyı rencide edecek şekilde davranışlarla birlikte yaşandığı veya davacıya kasten zarar verme saiki ile hareket edildiği hususu iddia ve ispat edilememiştir. Az yukarıda açıklandığı üzere bu tür eylemlerden kaynaklanan sorumluluk aldatmalı boşanma davaları için olası kast da dairemizce yeterli görülmemiştir.

Sadakatsizlik Manevi Tazminat | Sıkça Sorulan Sorular

Mahkemece boşanma kararı verildiğini bilen davalının, sosyal-kültürel durumu da gözetilerek kararın kesinleşmesini beklemesi gerektiği bilincinde olmaksızın kendisine yeni bir hayat kurmaya çalışmasının sadakatsizlik olarak değerlendirilemeyeceği sonuç ve vicdani kanaati ile tarafların ve toplumun evlilik birliğinden beklediği herhangi bir menfaatin kalmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına kararı verilmiş ise de; toplanan delillerden, davalı erkeğin feragat tarihinden sonra başka bir kadınla yaşamaya başladığı ve sadakatsiz olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda davalı erkek tam kusurludur.

Gerçekleşen kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı niteliğini taşımaktadır. Kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2 koşulları oluşmuştur. O halde davacı kadın lehine Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi gereğince tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusurun ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi gözetilerek (TMK m.4, TBK m.50, m.52) uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdiri gerekirken, yazılı gerekçeyle reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA,

SADAKATSİZLİK EYLEMİ NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI

Mahkemece davacı tarafından açılan boşanma davası davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği belirtilerek kabul edilmiş ise de, davacının, davalının sadakatsizlik eylemine rıza göstermiş olduğu gerekçesiyle davacının tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, her ne kadar davacı dava açılmadan önce davalı erkeğin başkasıyla yaşamasına rıza göstermiş ise de; davacı kadının davalı erkeğe boşanma davası açmakla rızasının ortadan kalktığı ve davalı erkeğin dava tarihi itibariyle de halen başkasıyla gayrı resmi olarak yaşamaya devam ederek sadakatsizlik eylemini de sürdürmekte olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu olaylara göre boşanmaya neden olan olaylarda davalı erkeğin tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyle iken kadının erkeğin sadakatsizliğine rıza gösterdiğinden bahisle davacı kadının maddi ve manevi tazminat (T.M.K. m. 174/1-2) isteklerinin reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi

KADININ BOŞANMAYA NEDEN OLAN OLAYLARDA AĞIR KUSURLU OLMADIĞI

Mahkemece, taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davacı erkeğin sadakatsiz olduğu, eşine hakaret ettiği, ölümle tehdit ettiği, davalı kadının ise sadakatsizlik boyutuna varmayan güven sarsıcı davranışlarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre davacı erkeğin davalı kadına oranla "daha fazla" kusurlu olduğunun kabulü gerekirken tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen davalı kadın yararına Türk Medeni Kanununun 174. maddesinin (1.) ve (2.) fıkrası gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, bu isteklerin reddi doğru bulunmamıştır.

Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere davalı kadının boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurlu olmadığı, herhangi bir geliri ve mal varlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde davalı kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına (TMK m. 175) hükmedilmesi gerekirken isteğin reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.

Bu haber toplam 319 defa okunmuştur
Etiketler :
HABERE YORUM KAT
İLETİŞİM: 0 312 229 25 05 CEP: 0 545 229 25 05 ADRES : Adres: Eti, Strazburg Cd. N:10/9, 06101 Çankaya/Ankara