Ticari Dava Avukatı ve Danışmanlık Ticaret hukuku üretim ve tüketime yönelik ticari faaliyetleri düzenleyen hukuk dalıdır. Günümüz koşullarında ticaret, aynı ülke sınırları içinde kalmayıp uluslararası bir nitelik kazanmıştır.
Yabancı ülkelerle gerçekleştirilen ticari faaliyetler, uyuşmazlık çıkması durumunda hangi ülkenin hukukunun uygulanacağı sorununu da beraberinde getirmiştir.
Bu anlamda büromuz tarafından ulusal ve uluslararası şirketlere danışmanlık hizmeti sağlanmakta ve ticari sözleşmeler düzenlenmektedir.
İlk-Ay Hukuk Bürosu Şirket Hukuku Danışmanlığı olarak Ulusal ve uluslararası şirket ve şahısların davalarına hazırlık aşaması, uzlaştırma ve tahkim,
Dava takibi ve davanın neticesine göre Mahkeme ya da hakem kararlarının infazı, İstinaf ve temyize konu edilebilecek ticari davalara ilişkin Mahkeme ya da hakem kararlarına karşı kanun yollarının takibi ve Arabuluculuk konularında hizmetler sunulmaktadır. Ticari Dava
Ticari Dava Örnek Kararlar – Ticari Dava Avukat ve Danışmanlık
DAVA: Davacı vekili müvekkili …’nın … firması adı altında emlak komisyonculuğu yaptığını, Dilovası … yüzölçümündeki taşınmazın aylık 42.000 ABD doları üzerinden davalıya kiralanmasına aracılık yaptığını,
kiralama komisyon bedelinin bir yıllık kiranın % 12 si olup davalının 60.480-usd ücretin 25.000 usd kısmını ödediğini, bakiye 35.480-usd ödememesi üzerine dosyada ilamsız icra takibinde bulunduklarını, ancak davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, açıklanan nedenlerle davalının itirazının iptaline, takibin devamına ve alacağın % 40 dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı taraf ile davalı şirket arasında yazılı bir simsarlık sözleşmesinin bulunmadığını, TBK 520. maddesine göre simsarlık sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılmasının geçerlilik şartı olduğunu, davacı dayanağı sözleşmenin, davacı şirket birleşen … A.Ş. de çalışan yetkisi bulunmayan çalışan tarafından imzalandığını,
Dolayasıyla bu sözleşmenin davalı şirketi bağlamayacağını, daha sonradan dava dışı bir firma ile kira sözleşmesi imzalandığını, davacı tarafın bu sözleşmede hiçbir etkinliği bulunmamasına rağmen iyi niyet çerçevesinde 25.000-usd bedelin davacıya ödendiğini, davalı şirketin davacıya hiçbir borcunun kalmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. | Ticari Dava
İlk Derece Mahkemesi Kararı
Mahkemece, davanın tarafları arasında geçerli bir simsarlık sözleşmesi bulunmadığı,
taraflar arası haricen anlaşma sonucu davacı tarafça kesilen fatura bedelinin davalı tarafça ödendiği, bu itibarla, davacı tarafın başkaca alacak talep etme hakkı olmadığı gerekçesiyle davanın ve icra inkar ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesi yönündeki taleplerin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili,davaya bakma görevinin taraflar tacir olsalar bile Asliye hukuk Mahkemesi olduğunu, ticaret mahkemesinin görevli olmadığını,
Bilirkişilerin tellaliye (simsarlık) hususunda uzman olmadığını,tellalın, mal satımı gibi faturayı teyid eden sevk irsaliyesi tanziminin mümkün olmadığını, sunulan hizmetin bedelinin kaç paraya baliğ olacağını belirlemek için sözleşmeye göre inceleme ve değerlendirme yapılması gerkitiğini belirterek, hükmün ortadan kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava önce Gebze 4. AHMnde görülmekte ticari bir dava olduğu kabul edilerek istinafa konu hükmü ticaret mahkemesine gönderilmiş olup; davalının ticari şirket olduğu ve kiralanan yerde depolama işi için kiralandığı gözetildiğinde 6102 sayılı TTK’nın 4,5 ve 19 maddeleri uyarınca ticari dava olduğundan göreve yönelik istinaf sebebleri yerinde görülmemiştir. | Ticari Dava
İstinaf Mahkemesi Kararı
6098 sayılı TBK’nın 520/son maddesine göre: Taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.Dosyada fotokopisi sunulan Gayrimenkul Görme ve Hizmet Bedeli Sözleşmesi başlıklı dayanılan sözleşmede gayrimenkulu gören olarak imza atan …’nun kimin adına hareket ettiği anlaşılamadığı gibi sözleşmede yer gösterme edimini sunan taraf olarak hareket ettiği öne sürülen … olarak kaşesi basılmış ise de imzalanmadığı anlaşılmaktadır.
İmzasız bu sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nın 520/son fıkrasının öngördüğü geçerlilik şartını taşımadığı bu itibarla geçersiz olduğu kabul edilmek durumundadır.
25.000-USD’nin ödendiği hususunda ihtilaf olmayıp , kısmi yapılan ödemeden başkaca bir borcun varlığını kabul için geçerli bir tellallık sözleşmesine dayanması gerekir.
Geçersiz sözleşme taraflar lehine ve aleyhine hüküm doğurmayan bir sözleşmeye dayanılarak tellallık ücreti talep edilemeyeceğinden davalı tarafça ödenen paranın taraflarca haricen kararlaştırılan bir bedel olduğu ve bu ödemenin geçersiz sözleşmeyi geçerli hale getiremeyeceği kabul edilerek davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. | Ticari Dava
Konu: Ticari Dava – Sözleşmeye Dayalı Alacak – Sözleşmenin Feshi – Ticari Davalarda Yargılama Usulleri
Ticari Dava Talebi : Davalının sözleşmeye aykırı davrandığının 12.03.2010 tarihli ihtarname ile bildirildiğini, ihtarname üzerine ihlale son verileceği ve zararın tazmin edileceği sözlü olarak bildirilmesine rağmen zararın tazmin edilmediği gibi 2010 yılı Ekim ayında düzenlenen fuarda ihlallerin devam ettiğini, güvenlik şirket yetkililerince defalarca tutanak altına alındığını, katılan firmalarca kaç defa kasa getirildiğinin tespit edildiğini, bunlara ait ücretin müvekkili şirkete ödenmediğini,
Müvekkilinin 2010 yılı Mart ve Ekim fuarlarında sadece tespit edilen ihlaller nedeniyle büyük zarara uğradığını ,uğranılan zararın, hem müvekkili tarafından fuara katılan firmalara kiralanan kasaların kira bedellerinin müvekkili şirkete ödenmemesi ve hem de fuara katılan firmaların kendi uhdelerinde getirdikleri kasa başına sözleşmenin 6. maddesi gereğince müvekkiline ödenmesi gereken ücretlerden oluştuğunu,
Davalının sözleşmeyi ihlal etmesi nedeniyle doğan cezai şart ve diğer zararların tazmini yönündeki talep hakları ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 6.000 ABD doları maddi zarar ve alacağın ( kasalama ücreti ) ihtarname tarihi olan 12.01.2011 tarihinden itibaren işleyecek döviz faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. | Ticari Dava
İstinaf Mahkemesinin Değerlendirmesi ve Kararı
Tarafların kabulünde olduğu gibi, adı geçen davalı şirket uyuşmazlık konusu sözleşmenin tarafı değildir.Sözleşme yukarıda ifade edildiği üzere ancak taraflar yönünden geçerli olup, sözleşmenin değişikliği vb durum ise somut olayda mevcut değildir.
Sözleşmede yer almayan ve her ne kadar organik bağ olduğu iddiası ile ve fatura düzenlediği iddiası ile sorumlu olacağı ileri sürülmüş ise de, öncelikle dava sözleşmeye dayanılarak açılan bir davadır, tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına ilişkin bir iddiaya dayanılarak dava açılmamıştır.Diğer yandan tek başına fatura düzenlenmiş olması hatta o fatura bedelinin ticari defterlere işlenmiş ve hatta ödenmiş olması dahi o davalıyı sözleşmenin tarafı haline getirmeyecektir.
Zira davada, davalı şirketlerin organik bağlarının varlığı nedeniyle sözleşmenin tarafı olan davalı şirketten alacağın tahsil edilemediği iddiası mevcut olmadığı gibi ,somut olayda böyle bir iddianın ileri sürülerek sözleşmenin tarafı olmayan davalı şirkete karşı husumet yöneltilerek dava açılmasın da hukuki yararın varlığından da söz etmek , hukukun genel ilkeleri ve sözleşmenin nisbiliği kuralına uygun düşmeyecektir.
Bu doğrultuda, sözleşmenin tarafı olmayan, sözleşmede imzası bulunmayan davalı şirketin sözleşmede kabul edilen cezai şartla sorumlu tutulması da kabul edilemeyecektir.Açıklanan nedenlerle, adı geçen davalı yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerekirken , kabul edilen miktar yönünden diğer davalı ile birlikte sorumlu tutulması yerinde değildir. | Ticari Dava
Davalı …..A.Ş nin istinaf nedenlerine gelince, davalı şirket tarafından davacı şirket ile gerçekleştirilen sözleşmenin fesih gerekçeleri ihtarnamede yazıldığı ve mahkeme gerekçesinde ifade edildiği üzere yerinde ve geçerli değildir.Yani sözleşmenin feshi haksızdır,bu durumda davacı şirket tazminat talebinde haklıdır,
Diğer yandan tüm dosya kapsamından davalı şirketin dava dışı kasa firmasının fuar alanına girmesine ilişkin sözleşmede üzerine düşen edimleri yerine getirmediği anlaşılmakta olup, zaten söz konusu cezai şart sözleşmenin haksız feshi İle ilgili olmayıp sözleşme edimlerinin ihlali İle ilgili olduğundan mahkemenin kabul şekli sonuç olarak yerinde kabul edilmiştir.
Diğer yandan, sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı mülga TTK nun 24. maddesi gereğince, tacir sıfatına haiz bir borçlunun BK nun 104. maddesinin ikinci fıkrası İle 161 nci maddesinin 3. fıkrasında ve 409. uncu maddede yazılı hallerde fahiş olduğu iddiası İle bir ücret ve cezanın indirilmesini mahkemeden isteyemeyeceği düzenlemesi kapsamında ceza alacağından indirilme talebinin de yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Davacı dava dilekçesinde,
Talep ettiği alacak olan USD cinsinden olan alacağının Devlet Bankalarında açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiş olmasına rağmen, mahkemece, gerek Türk Lirası cinsinden kabul edilen alacağın, gerekse de USD cinsinden kabul edilen alacağın herhangi bir ayrım yapılmaksızın ve gerekçe yazılmaksızın avans faizi ile alınmasına karar verilmiştir.
Bu kabul şekli, 3095 sayılı “ Kanuni Faiz Ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun “ nun 4/a bendine uygun düşmemektedir.Yasada, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para İle açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır denilmektedir.Bu nedenle davalı vekilinin buna ilişkin istinaf talebinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. | Ticari Dava
Diğer yandan, Anayasa’nın 138. ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır .Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 27.maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kuralı bağlanmıştır.Hukuki dinlenilme hakkı , Anayasanın 36. ‘ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur.
Hukuki dinlenilme hakkı gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup , bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını , açıklama ve ispat hakkını ,mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
Mahkemeler , kararlarını somut ve açık şekilde gerekçelendirmek zorundadır.Eksik ,şekli ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma (hukuki dinlenilme hakkının), ihlalidir. HMK 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin , anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların , çekişmeli vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır.
Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli , hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır.
Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantıda ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde kararların doğruluğunun denetlenmesi mümkün olacaktır. Ayrıca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 347/3.fıkrası ve yönetmelik hükümleri gereğince dosya dizi listesi yapılmaksızın mahkemeye gönderilmiştir.
Mahkeme gerekçesinin yeterli olmaması önemli bir eksiklik olmakla birlikte, İstinaf Mahkemesinin görev ve yetkileri ve özellikle yargılama süresi ve HMK 30. maddesindeki usul ekonomisi de dikkate alınarak hüküm söz konusu nedenlerle kaldırılmamış ancak eksikliğe değinilmekle yetinilmesi uygun görülmüştür. | Ticari Dava
Ticari Dava Avukat ve Danışmanlık | Sıkça Sorulan Sorular
TİCARİ DAVA – ŞİRKETİN İFLAS ERTELEMEDEN KURTULUP KURTULMADIĞI – TAHKİM DAVA Yargıtay’a gönderildiğini, gelinen aşamada … tarafından, aynı 2015/622 Esas sayılı dosyada olduğu gibi, tamamen kötü niyetli bir şekilde bu sefer “iflas ertelemeden çıkma” talepleri ile birlikte huzurdaki davayı açtıklarını,
Müvekkilinin …’tan çok ciddi miktarda alacağının bulunduğunu, müvekkili ile Davacı arasındaki uyuşmazlığın, borçlu …’ın engelleme girişimleri sebebiyle 7 yıldan fazla bir süre yargı önünde sürüncemede kaldığını, bu konuda ….tarafından akla gelebilecek ve gelemeyecek her türlü niza yaratıldığını,
Fakat sonuçta bu engellerin yargı önünde birer birer aşılarak taraflar arasındaki anlaşma çerçevesinde tahkim yargılamasına başlanabildiğini, akabinde hakem heyeti tarafından ittihaz edilen 13/01/2014 tarihli hakem kararı ile müvekkili şirketin davasının kabulüne ve borçlu …’ın karşı davasının reddine hükmedildiğini,
Bir an için …’ın mali durumunun düzeldiğine yönelik beyanlarının kabulü varsayımında dahi, …ın mali durumunun düzeldiğinin kabulünün hayatın olağan akışına hiçbir surette uyum göstermediğini, müvekkili ile arasındaki uyuşmazlıkta tamamen kötü niyetli olarak hareket ettiğini, tüm bu sebeplerle iflas ertelemesinden çıkma talepli davanın kötü niyetle ikame edildiğinden,
Bu zamana değin ….’ın sergilediği tutum ve kabul edilemez kötü niyetli yaklaşımlar da nazara alınarak tüm taleplerin reddine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın sonucuna göre uzatma davasında borca batıklıktan kurtulduğunun tespiti halinde uzatma davasının reddi veya aksi halde iflas kararı verileceği,
Gözetilmeden sürecin doğal gidişine aykırı ve yasada tanımlanmayan bir dava tipi kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından müdahil vekilinin istinaf taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmektedir.TİCARİ DAVA – HATIR SENEDİ – TİCARİ DEFTER VE KAYITLARIN DELİL – ÖRNEK İSTİNAF KARARI Bilirkişi raporu ile davacıların hissedar olduğu şirketin davalılara borcun varlığı ve senet ödemelerin bu borca yönelik olduğu tespit edilmektedir. Davacı vekili senetlerin hatır senedi olduğuna ilişkin yazılı belge ibraz etmemiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile hatır senedi talebinden vaz geçtiğini beyan etti ise de 26.10.2015 tarihli beyanında da teminat senedi iddiasından bahsetmektedir.
Nitekim davacı vekili 23.3.2017 tarihli celsede rücu talebinin davalıya yöneltilen yemin iddiası ile ilgili olduğu ,yemin ara kararından rucü talep ettiği görülmektedir. Vazgeçme iradesinin yemin ile ilgili olduğu ifade edilmiştir.
Senet üzerinde nakden kaydı nedeniyle senedin ihdas nedenini davacı taraf talil etmiştir.Senetlerin hatır- teminat senedi olduğunu ya da anlaşmaya aykırı doldurulduğunu davacılar yazılı delille ispatla yükümlüdür.
Ticari defter ve kayıtlarda senetlerin ticari defterlerle ilişkilendirilmesi neticesinde senetlerin dava dışı şirketin borcuna karşılık verildiğinin kabulü de senetleri teminat senedi veya hatır senedi haline getirmez
.Mevcut bir borca karşılık senet verilmesi davacıların borcu ödemeyi yükümlendiklerini gösterir.
Zira senet düzenlenmesi borç ikrarı niteliğindedir. Davacıların senetlerin anlaşmaya karşı doldurulduğu ya da hatır senedi olduğu gerçekte borçlu olmadıklarını ispata yarar yazılı delil sunulmadığından davacılar vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.TÜRK TİCARET KANUNUNA MUHALEFET VE MANEVİ VEYA MALİ HAKLARA TECAVÜZ SUÇU – HAKSIZ REKABET EYLEMİNE İLİŞKİN YARGILAMA GÖREVİNİN ASLİYE CEZA MAHKEMELERİNE AİT OLDUĞU – İTİRAZIN REDDİ YERİNE KABULÜNÜN İSABETSİZ OLDUĞU ÖZET: Haksız rekabet eylemine ilişkin yargılama görevinin asliye ceza mahkemelerine ait olduğu gözetilmeden, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden kanun yararına bozma talebinin kabulüyle hükmün bozulması gerekir.
AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?