Boşanma Davası Sırasında Velayet | Ankara Avukat, Boşanma Avukatı, Miras Avukatları Ankara

Ankara Avukat

ANASAYFA

Boşanma Davası Sırasında Velayet

Boşanma Davası Sırasında Velayet

Boşanma Davası Sırasında Velayet Nasıl Belirlenir? Türk Medeni Kanun’u kapsamında söz konusu olan haklardan birisi olan evlilik birliğinin sonlandırılması pek çok sorunu da beraberinde getirir.

Özellikle de kanun çerçevesinde evlilik birliğinin sürdürülememesi durumunda alınan boşanma kararının yasal olarak uygulanması açısından gerekli şartlara uygunluk halinde boşanma davası açılabiliyor.

Boşanma Davalarında Velayet Sorunu

Boşanma davası beraberinde en önemli konulardan birisi olan eğer evlilik birliğinden mevcut ise çocuk ya da çocukların velayetinin hangi tarafta kalacağı şeklinde meydana geliyor.

Boşanma davası süreci içerisinde gündeme gelen en önemli konulardan birisi olan çocuk velayeti konusunda erkek tarafı boşanmaya karşı olması durumunda da ağırlıklı olarak ekonomik gücünü kullanarak, tehdit olarak değerlendirebiliyor.

Boşanma davasında her konuya ilişkin olarak tarafların anlaşmasına karşın, genel olarak konu velayet olduğunda taraflar arasında anlaşma pek fazla sağlanamıyor. | Boşanma Davası Sırasında Velayet

Aile Mahkemesinde Velayet İncelemesi Nasıl Yapılıyor?

Kamu düzenini yakından ilgilendiren konu olması dolayısı ile velayet ve diğer ebeveynin çocuk ile görüşme günlerinin nasıl dizayn edileceği konusunda taraflar anlaşma sağlasa dahi Aile Mahkemesi hâkimi bu anlaşmaya karşı çıkarak, farklı bir biçimde karar verme hakkına sahiptir.

Aile Mahkemesi hâkimi tarafından ağırlıklı olarak, velayet ile ilgili olarak tarafların bir karar vermiş olmaları durumunda herhangi bir müdahalede bulunmadan onaylayabiliyor.

Fakat velayeti alacak olan tarafın çocuk bakım ve gereksinimlerini karşılama konusunda sorun yaşayacağı ve velayetin söz konusu tarafta bulunmasının çocuk menfaatine karşı olması kanısının oluşması halinde velayet anlaşmaya uygun olmayan karşı tarafa da verilebilir.

Buna karşı söz konusu velayet anlaşmasının bozularak, böyle bir uygulamanın gerçekleştirildiği çok sık karşılaşılan bir durum değildir.

Boşanma davasının tarafları arasında velayet konusunda anlaşma sağlanamamış ise bu konuda karar boşanma davasının görüldüğü Aile Mahkemesi’nin hakiminde olmaktadır.

Çocuğun velayetinin hangi tarafta kalacağı ile ilgili olarak genel olarak doğru bilinen yanlışlar, toplum genelinde yanlıştır. Boşanma Davası Sırasında Velayet

Bu duruma en iyi örneklerden birisi annenin çalışmaması ve geliri olmaması nedeniyle asla çocuk velayeti alamayacağı yönünde olurken, mahkeme tarafından farklı kararlarda alınabilmektedir.

Çünkü bu noktada söz konusu duruma ilişkin olarak geliri ve durumu iyi olan erkek tarafının çocuk gereksinim ve ihtiyaçları için anneye nafaka ödemesinde bulunarak, çocuğun gereksinimleri karşılanabilir. | Boşanma Davası Sırasında Velayet

Velayetin Belirlenmesinde Yaşın Etkisi

Günümüzde yaygın olarak küçük yaşlardaki çocukların velayeti anne tarafına verilmektedir. Fakat bu noktada tarafların koşulları ve çocuk ile ilişkilerinin değerlendirilmesi neticesinde çocuğun babaya verilmesinin çocuk açısından daha iyi olacağı kanısı oluşması halinde velayetin babaya verilebilmesi gibi istisnai durumlarda söz konusudur. Boşanma Davası Sırasında Velayet

Velayetin Belirlenmesinde Çocuğun Tercihi ve Fikrine Saygı Gösterme

Çocuğun menfaati yönünden incelemelerde bulunma esnasında mahkeme hâkimi tarafından karar doğrudan alınmaz.

Bu karar aşamasında mahkemede görevli olan psikolog ve pedagoglar ve dışarıdan uzman görüşlerine başvuru gerçekleştirilerek, alınmaktadır.

Aynı zamanda da 12 yaşını geçmiş olan çocuklara da Birleşmiş Milletler uyum yasası kapsamında danışılabiliyor. Boşanma Davası Sırasında Velayet

Velayetin Belirlenmesi Avukat ve Danışmanlık

Velayet gerek boşanma davası içerisinde, gerekse boşanma sonrası hukuki bir sorun olarak eşlerin karşına çıkan en önemli sorundur.

Bu açıklamalar ışığında boşanma davalarında velayet konusunu örnek yargı kararları ile anlatmak gerekirse;

Açılan boşanma davasında, eşine maddi yönden büyük desteklerinin olduğunu müvekkilinin çalıştığı sürece maaş kartını eşinin aldığını, müvekkilini iş veren çıkardığı için işten çıkmak zorunda kaldığını, müvekkilinin katkılarıyla davacı kendi şirketini kurup 3-4 katlı dükkanı satın aldığını,

Müvekkilinin üvey çocuğuyla bizzat ilgilendiğini, davacı kendi kusurlarını gizlemeye çalıştığını, son olarak müşterek konutun sahibi ile anlaşıp kira arttırımını sona erdirdiğini, 4 aylık çocuğuyla kapı dışarı edilmelerini sağladığını,

Bu sebeple tarafların boşanmalarına müşterek çocuk 2016 doğumlu çocuğun velayetinin anneye verilmesine,

Müvekkili için 500,00-TL müşterek çocuk için 1500,00-TL tedbir nafakası verilmesine ve daha sonra bunun yoksulluk ve iştirak nafakasına dönüştürülmesine 70.000,00-TL maddi, 80.000.00-TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

Bi başka kararda ise, Davalı davacı kadın dava dilekçesinde, erkeğin eylül ayı içerisinde evi terk ettiğini, erkeğin son 6 aydır eş ve babalık görevini yapmadığını, evini, eşini, çocuğunu her anlamda ihmal ettiğini, görevlerini yerine getirmediğini iddia ederek boşanmalarına, velayetin kendisine verilmesine,

Kadın ve ortak çocuk için aylık 1.000TL tedbir ve yoksulluk nafakasına 25.000TL maddi tazminata ve erkeğin kadına kötü davranışı nedeniyle 25.000TL manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.

Mahkemece, iki davanın da kabulü ile boşanmalarına, velayetin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişkiye, 300TL iştirak nafakasına, 400TL yoksulluk nafakasına, kadın yararına 15.000TL maddi tazminata hükmedilmiş, kadının manevi tazminat talebinin ise reddine karar verilmiştir. Boşanma Davası Sırasında Velayet

Boşanma Davası Sırasında Velayet | Sıkça Sorulan Sorular

BOŞANMA DAVASI – EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI

Boşanma davasına mevzu somut vakada, taraflarca boşanma hükmünün temyiz edilmemesi üstüne mahkemece kurulan direnme hükmünde boşanma talebi ile ilgili hüküm verilmeyip yanlızca kendisi hususu olan velayet yönünden karar kurulması karşısında usulüne makulbir direnme hükmü oluşturulup oluşturulmadığı,

Konusu çoğu, kararın birkısmının, taraflarca o istikametten temyiz yoluna gidilmemesi ya datemyiz edilip de bozma kapsamı dışında kalması durumlarında o bölümün kesinleşmiş sayılacağı,

kaldı ki boşanma hükmünün fazlasısefer esas kararın yanında buna bağlı yan hükümlerden oluştuğu, somut vakada da boşanma talebi ile birlikte velayet isteminde bulunulduğu, boşanma kararının taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleştiği,

Kesinleşen bu istikamet ile ilgili yine karar kurulmasına yerbulunmadığı, bu vaziyetin aksinin infaz güçlüğü doğuracağı neticeninevarılmıştır.

DAVACININ TERDİTLİ TALEBİ OLAN EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI HUKUKİ SEBEBİNE DAYALI BOŞANMA TALEBİ YÖNÜNDEN TOPLANILAN DELİLERİNİN DEĞERLENDİRİLEREK SONUCU UYARINCA BİR KARAR VERİLMESİ GEREĞİ

Davacı kadın tarafından açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonucunda Mahkemece zina hukuki sebebi ile (TMK m. 161) tarafların boşanmalarına, velayetin anneye verilmesine, kadın yararına maddi ve manevi tazminata ve nafakalara karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı erkeğin temyizi üzerine

Sayılı ilamı ile “zinanın ispatlanamadığı, davanın reddine karar verilmesi” gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmiştir. Davacı tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.

Dosyanın yeniden yapılan incelemesinde tarafların ön inceleme duruşmasında hazır olduğu, ön inceleme duruşmasında taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davalının zinası aksi halde evlilik birliğinin sarsılması sebebi ile boşanma davası olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda mahkemece de kabul edildiği üzere dava, zina (TMK m. 161) olmadığı taktirde evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davasıdır.

Davacı kadın doğrulusunda açılan boşanma davasının uygulananyargılaması neticeninde Mahkemece zina adli nedeni ile (TMK m. 161) tarafların boşanmalarına, velayetin anneye verilmesine,

kadın yararına parasal ve ruhani tazminata ve nafakalara hüküm verilmiş, verilen bu istikamete başka davalı erkeğin temyizi üstüne Dairemizin 14.03.2017 tarih ve 2016/8706 asal 2017/2771 hüküm sayılı ilamı ile “zinanın ispatlanamadığı, davanın reddine hüküm verilmesi” gerektiğinden bahisle bozulmasına hüküm verilmiştir. Davacı doğrulusunda hüküm revizyon talebinde bulunulmuştur.

Dosyanın yine uygulanan incelemesinde tarafların ön araştırmaduruşmasında hazır bulunduğu, ön araştırma duruşmasında taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davalının zinası ters durumda evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile boşanma davası olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.

Bu halde mahkemece de kabul edildiği üzere dava, zina (TMK m. 161) bulunmadığı taktirde evlilik birliğinin sarsılması adli sebebine dayalı (TMK m. 166/1-2) boşanma davasıdır.

O durumda “yapılan yargılama ve toplanan delillerden mahkemece tarafların zina sebebiyle boşanmalarına  hüküm verilmiş ise de; tarafların barıştıkları 2013 senesi Ağustos ayından davanın açıldığı 16.02.2015 tarihine kadar davalı erkeğin zina fiilini gerçekleştirdiği toplanankanıtlarla kanıtlanamamıştır.

Bu halde zina adli sebebine dayalı (TMK m.161) boşanma talebinin reddine hüküm verilmesi ve davacının terditli isteği olan evlilik birliğinin sarsılması adli sebebine dayalı (TMK m.166/1-2) boşanma  talebi istikametinden toplanılan delilerinin değerlendirilerek neticesi uyarınca bir hüküm verilmesi gerekirken

Yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir” şeklindeki gerekçe ile bozulmasınahüküm vermek gerekirken ilk inceleme sırasında bu konu gözden kaçırıldığından “zina ispatlanamadığından davanın reddine hükümverilmesi” şeklindeki gerekçe ile bozulmasına hüküm verilmesi doğru olmamıştır.

ANNENİN BABA VE ÇOCUK ARASINDAKİ KİŞİSEL İLİŞKİYİ ENGELLEYEREK GEÇİCİ VELAYET GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANDIĞI.

Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin (2).fıkrasında: kararın  netice bölümünde gerekçeye ilişkin  herhangi bir sozyeniden edilmeksizin, taleplerden her biri ile ilgili verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve konulan teşhisin hakların, sıra numarası altında; açık, kuşku ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği,

Aynı Yasanın 298. maddesinin (2.) fıkrasında da, gerekçeli hükmün, tefhim edilen hükmemarjinal olamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre; Dava dilekçesi, eksper raporu gibi herhangi birbelgeye atıf yapılarak karar kurulamaz. Gerek tefhim edilen ve zabıtla tespit edilen kararda,

Lüzum buna makuldüzenlenmesi mecburî gerekçeli kararda karar altına alınan eşyaların tür,kalite, oran ve değerlerinin tek tek gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınmış hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde vurgulanmasılazım olur. Bu istikamet gözetilmeden yazılı şekilde karar kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

VELAYETİN DEĞİŞTİRİLMESİ DAVASI – İDRAK ÇAĞINDA OLAN ÇOCUĞUN VELAYET HAKKINDAKİ TERCİHİNİN KENDİSİNDEN SORULMASI LÜZUMU

Dava velayetin değiştirilmesi davası olup, kamu düzenine ilişkindir ve re’sen inceleme ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin dahi göz önünde tutulması lazım olur.

Davalının davayı kabulü de tek başına adli netice doğurmaz. Davacı baba boşanma davası ile velayeti anneye verilmiş olan küçüklerin velayetin anneden alınarak kendine verilmesini istemiş, davanın kabulü ile velayetin anneden alınarak babaya verilmesine hükümverilmiştir.

BOŞANMA DAVASI – ANNENİN BABA VE ÇOCUK ARASINDAKİ KİŞİSEL İLİŞKİYİ ENGELLEYEREK GEÇİCİ VELAYET GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANDIĞI

Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin (2). fıkrasında:  kararın netice bölümünde gerekçeye  ilişkin herhangi bir soz yeniden edilmeksizin, taleplerden her biri ile ilgili verilen hükümle,

Taraflara yüklenen borç ve konulan teşhisin hakların, sıra numarası altında; açık, kuşku ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği,

Aynı Yasanın 298. maddesinin (2.) fıkrasında da, gerekçeli hükmün, tefhim edilen hükmemarjinal olamayacağı hükme bağlanmıştır.

Bu düzenlemeye göre; Dava dilekçesi, eksper raporu gibi herhangi birbelgeye atıf yapılarak karar kurulamaz.

Gerek tefhim edilen ve zabıtla tespit edilen kararda,  lüzum buna makul düzenlenmesi mecburî gerekçeli  kararda karar altına alınan eşyaların tür,

Kalite, oran ve değerlerinin tek tek gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınmış hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde vurgulanması lazım olur.

Bu istikamet gözetilmeden yazılı şekilde karar kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

295 Görüntülenme

AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?

AVUKATA SORU SOR

 

BİZE ULAŞIN

İletişim Bilgileri

AV.İLKAY UYAR KABA

AV.İLKAY UYAR KABA

  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
Telefon WhatsApp